3 Haziran 2012 Pazar

İMAN EDEN BİLİM ADAMLARI

Bilim, Allah’ın sanatını, yaratışındaki üstünlüğü, kusursuzluğu ve mucizevi özellikleri görebilmenin bir yoludur. Herhangi bir bilim dalında araştırmalar yapan bir insan, eğer birtakım önyargılara veya körü körüne bağlı olduğu bir ideolojiye sahip değilse, gördüğü her ayrıntıda mükemmel bir yaratılışın var olduğunu görür ve bunun ancak sonsuz bir aklın eseri olabileceğini rahatlıkla anlayabilir. İşte bu nedenle tarih boyunca büyük keşifler yapmış, bilimsel gelişmenin öncüsü olmuş bilim adamlarının büyük bir çoğunluğu Allah’a yönelmiştir.
ateryalist ve ateist çevreler her ne kadar çaba gösterirlerse göstersinler, açık olan bir gerçek vardır: Bilime konu olan tüm varlıkları ve sistemleri yaratan Allah’tır. Dolayısıyla din ve bilimin, samimi ve akılcı olarak uygulandıkları sürece, daima uyum içerisinde oldukları çok açık bir gerçektir. Bu açık uyumun bir göstergesi de geçmişte ve günümüzde yaşayan, buluşları ile insanlığa önemli hizmetleri dokunmuş “iman eden bilim adamları”dır.
Bilimle uğraşan, yeni keşifler yapan, evrenin sırlarını açığa çıkarmaya çalışan bir bilim adamı, aslında Allah’ın yarattığı sanatı derinlemesine inceleyen, ondaki detayları fark etmeye ve yakalamaya çalışan kişidir. İşte bu nedenle, dinle bilim ayrılmaz bir bütündür ve bilim adamı da, Allah’ın sonsuz gücünü, sanatını, yaratmasındaki benzersizliği ortaya koyan kişidir. Bu yüzden sanılanın aksine bilim adamları Allah’ın yarattığı sanatla en çok ilgilenen bireyler olarak, Allah’ın varlığını, birliğini en çabuk fark eden kişilerdendir.
Nitekim, yüzyıllardır dinin kendilerine sağladığı özgür aklı, sınırsız düşünme yeteneğini kullanarak bilime büyük katkılarda bulunmuş olan birçok bilim adamı bulunmaktadır. Bu kişiler, hem bilimin, dinle tam bir uyum içinde olduğunu göstermiş, hem de bilime ve insanlığa önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Newton, Kepler, Leonardo da Vinci, Einstein gibi bilim tarihine yön veren ünlü bilim adamları yaptıkları gözlemler ve araştırmalar sonucunda evrenin Allah tarafından yaratıldığını, düzene konduğunu ve Allah’ın hakimiyetinde olduğunu savunmuşlardır. Dahası, bilimin temel prensipleri inançlı kişiler tarafından ortaya atılmış ve çağdaş bilimin doğuşunda dinin önemli bir rolü olmuştur.
Tüm zamanların en büyük bilim adamı olarak nitelendirilen Isaac Newton’un evrene bakış açısı, aşağıdaki sözlerinde çok açık bir şekilde ifade bulmaktadır:
Güneş sisteminin, gezegenlerin ve kuyruklu yıldızların harika sistemleri yalnızca akıllı ve güçlü bir varlığın kudretiyle sürebilir. Bu varlık yalnızca dünyanın ruhunu değil herşeyi yönetir, O Allah’tır”.1
Aynı şekilde ünlü bilim adamı Kepler’in de çalışmalarını, dini inançlarının yönlendirdiği bilinmektedir. Fizik ve kozmik fon radyasyonu alanında yaptığı çalışmalar nedeniyle 1978 Nobel fizik ödülünü alan Arno Penzias, Johannes Kepler hakkında şöyle bir açıklamada bulunmuştur:
Bir merkezin etrafında dönme fikri, inançlı biri olan Kepler’e kadar uzanmaktadır. Kepler Kutsal Kitaba inanan bir dindardı. Allah’a inanıyordu… O günden beri, yüzyıllar boyunca müthiş bir mücadele olmuştur. Umutlar hala bilim adamlarında. Kepler ise bu umudu inancından elde etmişti.2
Kitabın bu bölümünde geçmişten günümüze, modern bilimi kuran ve geliştiren inançlı bilim adamlarını ve bu kişilerin bilime yaptıkları hizmetleri ele alacağız. Bu bölümde yer verilen bilim adamlarının tümü evrenin ve canlı sistemlerin Allah tarafından yaratıldıklarına inanmışlardır. Francis Bacon’un bir sözü, inançlı bilim adamlarının yaratılan tüm varlıklara hangi bakış açısıyla baktıklarının güzel bir örneğidir. Bacon şöyle demiştir:
Bunlar Allah’ın işidir; yapan varlığın herşeyi yapabilecek güçte olduğunu ve aklını gösterir; Dünya Allah’ın yarattığı bir varlıktır..3
Nitekim Allah pek çok ayetle yaratılmışlar üzerinde düşünebilmenin, Allah’tan gereği gibi korkup sakınmanın, O’nun büyüklüğünü, yüceliğini kavrayabilmenin bir yolunun “ilim sahibi olmak” olduğunu haber vermiştir. Bu konudaki ayetlerden bazıları şöyledir:
Allah’ın dışında başka veliler edinenlerin örneği, kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi. Allah, Kendi dışında hangi şeye taptıklarını şüphesiz bilir. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. İşte bu örnekler; biz bunları insanlara vermekteyiz. Ancak alimlerden başkası bunlara akıl erdirmez. Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz, bunda iman edenler için bir ayet vardır. (Ankebut Suresi, 41-44)
Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır. (Rum Suresi, 22)
Allah, gerçekten Kendisi’nden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O’ndan başka ilah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O’ndan başka ilah yoktur. (Al-i İmran Suresi, 18)
Ancak onlardan ilimde derinleşenler ile mü’minler, sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. Namazı dosdoğru kılanlar, zekatı verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar; işte bunlar, Biz bunlara büyük bir ecir vereceğiz. (Nisa Suresi, 162)

GÜNÜMÜZÜN İMAN EDEN BİLİM ADAMLARI


20. yüzyılda bilimde büyük ilerlemeler kaydedilmiş ve yüzyıllardır sır olan pek çok bilgi açığa çıkmıştır. Ve ilerleyen bilim, açıkça bir gerçeği göstermiştir: Yaratılış Gerçeği.
Her bilimsel bulgu evrende var olan canlı ve cansız tüm varlıklardaki kusursuz tasarımı, düzeni ve planı göstermektedir. Bu bulgulara bizzat şahit olan birçok bilim adamı ise tüm evrenin tasarımının üstün bir Aklın ürünü olduğunu görmüş, herşeyin sonsuz kudret sahibi Allah tarafından yaratıldığını anlayarak, Yaratılış Gerçeği’ni savunmuştur.

Bugün, başta ABD olmak üzere, batılı ülkelerde inançlı bilim adamları tarafından kurulmuş olan birçok ciddi akademi ve organizasyon mevcuttur. Aynı zamanda bu bilim kuruluşları, bilimsel delillerin evrendeki kusursuz tasarımı ortaya koyduğunu göstermek için çalışmalarını sürdürmektedirler.
Günümüzde yaşayan ve bilimsel çalışmaları ile tanınan inançlı bilim adamlarından bazıları şöyledir:
Dr. Henry Fritz Schaefer
Schaefer, Georgia Üniversitesi’nde kimya profesörü ve Kuantum Kimya Merkezi’nin direktörüdür. Tam 5 kez Nobel ödülüne aday gösterilen Schaefer için dünyanın en nitelikli üçüncü kimyageri denmektedir. İnançlı bir bilim adamı olan Schaefer, bilimsel çalışmalarının amacının Allah’ı tanımak olduğunu şu sözleriyle ifade etmiştir:
Bilimin bir anlam kazandığı ve bana zevk verdiği anlar; kendi kendime ‘İşte bu Allah’ın yaratması” dediğim anlardır. 60
Isaac Bashevis Singer
Günümüz ünlü fizikçilerinden Singer, evrim teorisini reddeden ve Allah’a inanan bir bilim adamıdır. Verdiği bir konferansta evrim tezini şu ilgi çekici hikaye ile eleştirmiştir:
Bilim adamları şimdiye kadar hiçbir insanın ayak basmadığı ıssız bir ada keşfetmişler. Bu adaya ilk kez çıkan bilimciler gördükleri doğal hayattan oldukça etkilenmişler. Vahşi hayvanlarla balta girmemiş ormanlar onlara çok çarpıcı gelmiş. Sarp yamaçlara tırmanıp etrafı gözden geçirmişler. Adada en ufak bir uygarlık izi bulamamışlar. Tam gemilerine dönerlerken bir de bakmışlar ki kumsalda son model zarif bir kol saati duruyor. Hem de tıkır tıkır işliyor. Bilimciler için can sıkıcı bir durum. Bu saat buraya nereden geldi? Kesin olarak biliyorlar ki adaya kendilerinden önce hiçbir insanoğlu uğramamış. O halde ortada tek bir seçenek kalıyor. Bu saat, pahalı deri kayışı, değerli camı, akrep ve yelkovanı, pili ve diğer parçaları ile kendiliğinden şans eseri tesadüfen bu adaya geldi ve bu kumsala yerleşti. Başka alternatif yok!” Singer evrimcilerin içinde bulundukları yanılgıyı açıklamak için hikayesinin sonunda şöyle bir açıklama getirmiştir: “Her saati yapan bir saatçi vardır.” 61
Evrende var olan canlı ve cansız her varlık üstün bir tasarıma ve kusursuz bir düzene sahiptir. Dolayısıyla hiçbirinin varlığı tesadüflere dayandırılamaz. Her birinin üstün ve güçlü bir Yaratıcı’nın eseri olduğu açıktır. Günümüz bilim adamlarının büyük bir bölümü ise Singer’da olduğu gibi bu kusursuzluğu ve düzeni ortaya koyarak, hepsinin Allah’ın yaratışının eseri olduğunu insanlara göstermektedirler.
Prof. Malcolm Daneken Wintis
Huittin Üniversitesi’nde ve North Western Üniversitesi’nde tıp profesörü olan Prof. Wintis da evrenin ve insanın mutlaka üstün bir Yaratıcı tarafından var edildiğine inanmaktadır. Bu inancını şu sözleriyle belirtmiştir:
Fiziki metotları kullanarak diyebiliriz ki bütün esrarengizliğiyle beraber gökler ve yeryüzü, değişik şekilleriyle insan hayatı ve en sonunda çok yüce kapasitesiyle insanın kendi varlığı… Bütün bunların kendiliğinden ve tesadüfen meydana gelmiş olmasını düşünmek kadar karmaşık ve anlamsız bir düşünce olamaz. Öyleyse, evrene hükmeden bir zeka bulunmaktadır. Bütün bunların ardında bir Yaratıcı vardır. Madem ki insan, çevresinde bulunan değişik varlıklardan çok daha üstün bir yapıya sahiptir, öyleyse onun Yaratıcısı’na yönelmesi gerekir.62
William Phillips
Lazer ışınıyla atomları yakalama metotları geliştirdiği için daha 50 yaşına varmadan Nobel ödülü kazanan günümüz fizikçilerinden William Philips inançlı bir bilim adamıdır. Nobel ödülünü kazandıktan sonra katıldığı bir basın toplantısında şöyle demiştir:
Allah, bize içinde yaşayabileceğimiz ve keşfedebileceğimiz muhteşem bir dünya verdi.63
Prof. Will Draper
Iowa Üniversitesi’nde doktorasını yapan, California Üniversitesi’nde toprak bilimleri yardımcı profesörlüğü görevinde bulunan Prof. Draper, aynı zamanda Amerikan Toprak Bilimleri Enstitüsü üyesidir. Tüm evrenin kesinlikle tesadüfen oluşamayacağını ve bir Yaratıcı’nın eseri olduğunu Prof. Draper şu sözleriyle belirtmiştir:
Şurası muhakkaktır ki, gerek üstümüzdeki olağanüstü gökyüzünde olsun, gerek bize göre altımızdaki yeryüzünde olsun, herşeyde bir plan ve bir amaç vardır. Bu maksadı ve planı meydana getiren bir kuvvetin, yani sonsuz Yaratıcı’nın, varlığını inkara kalkışmak, akıl ve mantık kurallarıyla çelişir. Bu yazın, sararmış, boyunlarını bükmüş buğday başaklarıyla dolup-taşan ve bir buğday denizini andıran tarlayı gördüğü halde, onu eken bir çiftçinin bulunduğunu ve onun tarlanın yakınındaki bir kulübede veya başka bir yerde oturmakta olduğunu inkar edip kabullenmeyen kişinin düşebileceği çelişkiden, çok daha büyük bir çelişkidir.64
William Dembski
Günümüz matematikçi bilim adamlarından olan Dembski’nin araştırmaları aynı zamanda felsefeden ilahiyata kadar geniş bir alan içerir. Dembski, bilimin dünyayı anlamaya çalıştığını ve bilim adamlarının da ancak birer kaşif olduklarını savunur. Dembski’nin düşüncelerini ifade eden sözlerinden birkaç örnek şöyledir:
…Dünya, Allah’ın yaratmasıdır, bilim adamları ise dünyayı anlamaya çalışırken, Allah’ın düşüncelerini tekrarlarlar. Bilim adamları yaratıcı değil, kaşiftirler.
…Yaratılış her zaman Yaratıcı’nın varlığını gösterir.65
Prof. Steven Meyer
Whitewort Üniversitesi’nde felsefe profesörü olan Meyer, Yaratılışa inanan ve bu konuda pek çok eseri olan günümüz bilim adamlarındandır. Evrenin, bilinçli bir tasarımın ürünü olduğunu savunduğu sözlerinden birkaçı şöyledir:
Doğada akıllı tasarımın muhteşem kanıtlarını görürsünüz.66
İddia ediyorum ki ne tesadüfler, ne prebiotik doğal seleksiyon, ne de fiziksel-kimyasal gereklilik, ilk hücredeki bilginin kaynağını açıklayamaz. 67
Prof. Walter L. Bradley
Teksas Üniversitesi’nde mekanik mühendislik profesörü olan Bradley, “Hayatın Kökeninin Sırrı” adlı kitabın yazarlarındandır. Tüm evrenin, canlı cansız herşeyin bir tasarımın ürünü olduğunu ve bunun delillerinin her yerde olduğunu savunan Bradley, bir Yaratıcı’nın varlığına olan inancını şu sözleriyle vurgulamıştır:
1987 baharında bir iş için Cornell Üniversitesi’nde iken Hıristiyanlık ve bilim üzerine bir konferansım oldu. Bu konferansta bilimsel kanıtlarla Allah’ın varlığını gösterdim. 68
Bradley, bir başka ifadesinde de şunları söylemiştir:
Akıl Sahibi bir Yaratıcı olduğuna dair çok net deliller var. 69
Prof. Irrel Chister Rex
Washington Üniversitesi’nde ve Güney California Üniversitesi’nde yardımcı profesörlük, fizik doçentliği ve profesörlük yapan Prof. Rex aynı zamanda Amerikan Fizik Enstitüsü üyesidir. Tüm evrenin Allah tarafından yaratıldığına ve ona yine Allah’ın gücüyle hükmedildiğine inanan Prof. Rex, bu düşüncesini şu sözlerle dile getirmiştir:
Kainatın oluşunu açıklayan ve ona hükmeden kanunları belirten modern teoriler, Allah fikrinin dışında bir düşünceyle ortaya konduğu zaman, son derece karmaşık ve girift bir karanlık çıkmaza girerler. Ben şahsen Allah’ın varlığına inanıyor ve O’nun bu kainata hükmettiğini kabul ediyorum.70
Dr. Allan Sandage
Günümüzün en tanınmış gök bilimcisi olan Dr. Allan Sandage, sonradan dini kabul eden bir bilim adamıdır. 1998 yılında “Bilim Allah’ı Buluyor” kapak konulu Newsweek dergisine verdiği röportajda Sandage, dini kabul etmesini şöyle açıklıyordu:
Beni bu sonuca götüren, dünyanın bilimle anlaşılamayacak kadar karmaşık olmasıydı. Var oluşun sırrını anlayabilmem ancak imanla mümkün.71
Prof. Cecil Hamar
Saint Louis Üniversitesi’nde biyoloji profesörlüğü yapmış olan ve Haissburry Üniversitesi’nde biyoloji dersleri veren Hamar, Allah’a güçlü inancı olan günümüz bilim adamlarındandır. Hamar, inancını şu sözleriyle ifade etmiştir:
Bilim dünyasında gözümü nereye çevirsem yücelerin yücesi bir Yaratıcı’nın varlığını gösteren eşi bulunmaz kanun ve düzenler gördüm. Fevkalade üstün yaratılış örneklerine şahit oldum… Evet ben de inanıyorum Allah’ın varlığına. O’nun bu kainatı yaratıp koruduğunu ve herşeye gücünün yettiğini kabul ediyorum. Yalnız bu kadar da değil. İnsan denilen yaratığın bütün zerrelerini O’nun koruduğunu da kabul ediyorum.72
Prof. Paul Ernest
Saint Johannes Üniversitesi’nde yardımcı profesörlük yapmış olan, Amerikan Cerrahlar Birliği üyesi Prof. Ernest, yaptığı bilimsel çalışmalar sonunda güçlü bir Allah inancı kazanan bir bilim adamıdır. Prof. Ernest inancını şöyle açıklamıştır:
Ben Allah’a hiç kuşku duymadan kesin olarak inanıyorum. Ve bu inancım uğraştığım bilim dalının beni doğruladığı ve kuvvetlendirdiği bir imandır…
İşte soruya cevap veriyorum: Evet, kainatta bir Yaratıcı vardır.73
Prof. Lestergon Simurden
Bordeaux Üniversitesi’nde doktorasını yapan ve Cochin Üniversitesi’nde tarım ve matematik profesörü olan Prof. Simurden Allah inancını şu sözleriyle dile getirmiştir:
Hiç şüphesiz ki, herşey Allah’ın yüce kudreti ile meydana gelmiştir. Herşeye gideceği yolu gösteren ve çizen O’dur. Toprak ve bitkilerle ilgili araştırmalarımda derinleştikçe Allah’a imanım da o nisbette arttı…74
Enrico Medi
Ünlü İtalyan bilim adamı, 1971′de Roma’daki uluslararası bir konferansta, bir bilim adamının şahit olduğu mucizeleri ve ulaştığı sonucu şöyle açıklamıştır:
Uzayın ve zamanın dışında tüm varlıkların sahibi olan ve tüm varlıkları bu şekilde yaratan bir sebep var… Ve bu Yaratıcı Allah’tır.75
Prof. Wayne Old
Prof. Old, Columbia Üniversitesi’nde doktorasını yapmış ve New York jeo-kimya laboratuvarlarında araştırma şefi olarak çalışmıştır. Prof. Old bilimsel araştırmaların kişinin Allah inancını güçlendirdiğini şu sözleriyle belirtmiştir:
Şurası muhakkak ki bilgi basamaklarında ilerlemek, eşyanın meydana gelişinin keyfiyetini ve sebeplerini araştırıp soruşturmak, insan zekasını diğer varlıklardan ayıran en büyük ve en önemli niteliklerden birisidir. Kainatı bir kuvvetin yarattığını kabul eden ve ilmi incelemelerine bu imanla dalan bir ilim adamı, ilmi çalışmalarını devam ettirirken mutlaka Allah’a imanını artıracak delillerle karşılaşacaktır.76
Prof. Michael P. Girouard
Southern Louisiana Üniversitesi’nde biyoloji profesörü olan Michael Girouard, yaşamın tesadüflerle ortaya çıkamayacağına, yaşamın temeli olan proteinlerin ve hücrenin son derece karmaşık ve kusursuz yapılarının Allah tarafından yaratılmış olduğuna inanan günümüz bilim adamlarındandır.
Prof. Girouard, Bilim Araştırma Vakfı tarafından 5 Temmuz 1998 tarihinde düzenlenen “Evrim Teorisinin Çöküşü: Yaratılış Gerçeği” isimli II. Uluslararası Konferans’ta yaptığı “Yaşamın Tesadüflerle Ortaya Çıkması Mümkün mü?” başlıklı konuşmasında, inandığı bu gerçeği bilimsel verileriyle ortaya koymuş ve konuşmasını şöyle bitirmişti:
Canlıların yapısı bu laboratuvar deneyinde üretilenden çok daha karmaşık ve farklı bir yapıdır. Kimya ve fizik kanunlarına baktığımızda ve bu konuda yorumda bulunulmasını istediğimizde, laboratuvardaki kimya ve fizik kuralları bize şunu söylüyorlar: Mutlaka bir zeka olmalıdır, mutlaka Yaratıcı vardır, bu bilgiyi düzenleyen bir Yaratan vardır. Bu beyan hala dünyadaki en bilimsel beyandır. İşte fizik ve kimya kanunları bize kesinlikle şüphesiz bir biçimde şunu söylüyor ki; evrim ve cansızdan canlı oluşması mümkün değildir. İşte bilimsel kanıtlara dayalı olarak, bu sadece benim konuşmamın sonu değil, aynı zamanda evrimin de sonudur.
Prof. Edward Boudreaux
New Orleans Üniversitesi’nde kimya profesörü olan Edward Boudreaux, kimyasal elementlerin Allah tarafından canlılığın yaratılması için gerekli şekilde düzenlendiğine inanmaktadır. Prof. Boudreaux, 1998 yılında İstanbul’da düzenlenen “Evrim Teorisinin Çöküşü: Yaratılış Gerçeği” konulu uluslararası konferanslar dizisinin ikincisinde “Kimyadaki Dizayn” başlığı ile yaptığı konuşmasında şöyle demiştir:
İçinde yaşadığımız dünya ve bu dünyanın kanunları, biz insanların yaşamalarına en uygun biçimde Allah tarafından yaratılmıştır.
Prof. Kenneth Cumming
ABD Yaratılış Araştırmaları Enstitüsü’nden, biyokimya ve paleontoloji konularında dünyaca ünlü bilim adamı Prof. Kenneth Cumming, evrim teorisine karşı olduğunu ve Allah’ın varlığına inandığını şöyle ifade etmiştir:
Sanırım bu konudaki pek çok delil, teorinin değersizliğini ortaya koydu. Evrim adına ortaya konan deliller çürütülmeli ve evrimci düşüncenin çöküşü yönünde ortaya konmalıdır. Çevremizde gördüğümüz herşey, tüm varyasyonları ile yaratılışın birer parçasıdır ve hepsi çok üstün ve mutlak akıl sahibi bir varlık olan Allah tarafından yaratılmıştır.77
Prof. Carl Fliermans
Günümüzde ABD’nin en bilinen bilim adamlarından olan Prof. Fliermans, Indiana Üniversitesi’nde mikrobiyoloji profesörüdür. “Kimyasal atıkların bakteriler yoluyla nötralize edilmesi” konusunda Amerikan Savunma Bakanlığı’nın desteklediği araştırmaları yürüten Prof. Fliermans, İstanbul’da katıldığı “Evrim Teorisinin Çöküşü: Yaratılış Gerçeği” konulu konferansta biyokimyasal düzeyde evrimcilerin iddialarını çürüttüğü konuşmasında, Allah’a olan inancını şöyle ifade etmiştir:
Modern biyoloji canlıların asla evrimle ortaya çıkmadıklarını ispatlamakta ve Allah’ın üstün yaratışına delil oluşturmaktadır.
Prof. David Menton
“30 yıldan bu yana canlıların anatomilerini inceliyorum. Her araştırmamda karşılaştığım gerçek, Allah’ın kusursuz yaratışı oldu” sözleriyle Allah’a olan inancını dile getiren Prof. David Menton, Washington Üniversitesi’nde anatomi profesörüdür.
Prof. John Morris
Ünlü jeolog Prof. John Morris, ABD’de Yaratılışı savunan bilim adamlarının oluşturduğu en etkin kuruluş olan ICR (Institute for Creation Research – Yaratılış Araştırmaları Enstitüsü)’nin başkanıdır. Prof. Morris, Allah’a olan imanını ve evrim teorisinin bilim tarafından çürütüldüğünü bir konuşmasında şöyle belirtmiştir:
Bizler profosyonel ve doktora sahibi bilim adamları olarak dindarız ve Allah’a inanıyoruz, Allah’ın Yaratan olduğuna gönülden inanıyoruz. Yaratıcı olan, hayatımız üzerinde egemen olan ve bizim boyun eğmemiz gereken varlık Allah’tır. Hayatımızı O’na borçluyuz ve Allah’ı hoşnut etmekle mükellefiz.
Tarihin gerçeği yaratılıştır, evrim değildir. Bütün veriler bunu desteklemektedir. Pek çok bilim adamı şunu görmüştür ki, evrim tamamen bilimsel açıdan çürütülmüş bir kuramdur. Bilim adamları artık bu gerçeğin sonuçlarını yayınlamaktadırlar. Bizler de bu yayınlanmış bilgileri kullanarak daha iyi bir düşünüş tarzı, yani yaratılış düşünüş tarzını yayabiliriz. Ve sizler de diğer insanlara bu konuda bilgi verebilirsiniz. Bilime güvenmeliyiz ve yaratılışın doğru olduğunu söyleyen bilime güvenmeliyiz.78
Arthur Peacocke
Günümüzün tanınmış biyokimyagerlerinden ve aynı zamanda Ian Ramsey Centre’ın yöneticisi olan Arthur Peacocke Allah’a olan inancını şöyle dile getirmektedir:
Allah yaratır ve yaratılan dünyanın zamanının her anında vardır, Allah geçmişi ve geleceği ve şu andaki zamanı aşar; Allah ezeli ve ebedidir, çünkü O’nun var olmadığı hiçbir zaman yoktur ve gelecekte O’nun var olmayacağı hiçbir zaman olmayacaktır.79
Prof. Albert Macomp Winsthis
Texas Üniversitesi’nde doktorasını tamamlayarak Paylor Üniversitesi’nde biyoloji profesörü olan ve bir süre Florida İlimler Akademisi başkanlığı yapan Prof. Winsthis, bilimsel çalışmaların kendisinin Allah’a olan inancını kuvvetlendirdiğini şu sözlerle bildirmiştir:
Ben değişik bilim dallarında çalışma yapmış ve uzun yıllarını bu yola vermiş birisi olarak, bilim dünyasında Allah’a imanımı sarsacak hiçbir şeyle karşılaşmadığımı bütün samimiyetimle ifade ederim. Bilimsel çalışmalar benim Allah’a imanımı daha da kuvvetlendirdi. Ve eskisinden çok daha sağlam ve metin bir hale getirdi.
Şüphesiz ki bilim insanın Allah’ın kudret ve azametini daha fazla görmesine yardım etmektedir. İnsanoğlu kendi etüd ve çalışma sahasında yeni bir şey keşfettikçe Allah’a karşı imanı da fazlalaşır… İlmimiz ne kadar artarsa, Allah’ın yarattığı mahlukatı ne kadar iyi bilirsek, imanımız da o derece artacaktır.80
Mehdi Golshani
Tahran Teknoloji Üniversitesi’nde fizik profesörü olan Mehdi Golshani, Newsweek dergisinde yayınlanan bir röportajında Allah’a olan inancını ve bilimsel araştırmaların din ile bir bütün olduğunu şu sözleriyle ifade etmiştir:
Doğal olaylar Allah’ın evrendeki izleridir ve bunlar üzerinde çalışmak neredeyse dini bir vazifedir. Kuran insanlara “yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığımıza bir bakın” ayetini bildirmiştir. Araştırma “İbadet işidir, böylece Allah’ın yaratmasındaki mükemmelikler daha çok açığa çıkar.81
Prof. Edwin Faust
Oklohoma Üniversitesi’nde doktorasını yapmış ve aynı üniversitenin fizik bölümü öğretim üyeliği görevinde bulunmuş olan Prof. Faust maddenin yapı taşı olan atomların kendi kendilerine bir araya gelerek tüm evreni ve canlıları oluşturmasının kesinlikle mümkün olmadığını savunmakta ve şu sözleriyle Allah’ın varlığına inandığını dile getirmektedir:
Yaratıcı ve kainatı ilk baştan var eden Allah’tır. Bu ifadeler sadedir, ama sadeliğinin yanı sıra bir yücelik ifade eder. Çünkü Hakk’ın azametini ve kutsiyetini dile getirmektedir.82
Charles H. Townes
Lazeri keşfeden Townes, Berkeley Üniversitesi’nde araştırmalarına devam etmektedir. Townes, Allah inancını şu sözleriyle ifade etmiştir:
Dindar bir insan olarak, bir Yaratıcı’nın varlığını ve etkisini güçlü bir şekilde hissediyorum.83
John Polkinghorne
Cambridge Üniversitesi’nde özellikle parçacık fiziği konusunda uzman olan tanınmış fizikçi John Polkinghorne, Newsweek dergisiyle yaptığı röportajda Allah inancıyla ilgili olarak şu sözleri söylemiştir:
Doğa kanunlarının gördüğümüz evreni yaratmak için ne denli olağanüstü bir şekilde ayarlandığını fark ettiğinizde, evrenin öylesine oluşmadığı, arkasında bir amacın olduğu fikrini görüyorsunuz.84
Benim için, Allah’a inançtaki temel unsur, evrenin ardında bir düşünce ve amaç olmasıdır.85
Hugh Ross
Toronto Üniversitesi’nde fizik profesörü olan ünlü Amerikalı astrofizikçi Hugh Ross “Reasons to Believe” (İnanmak için Nedenler) adlı Yaratılışçı kurumun başkanıdır. Kozmoloji ve yaratılış arasındaki ilişkiyi ele alan birçok tanınmış kitabı vardır. Bunlara örnek olarak;, “The Creator and the Cosmos” (Yaratıcı ve Kozmos), “Creation and Time” (Yaratılış ve Zaman), “Beyond the Cosmos” (Kozmosun Ötesi) sayılabilir. Ross’un evrenin bir Yaratıcı tarafından var edildiğini savunan sözlerinden birkaç örnek şöyledir:
Eğer zaman ve madde patlamayla birlikte ortaya çıkmışsa, o zaman evreni meydana getiren nedenin, evrendeki zaman ve mekandan tamamen bağımsız olması gerekir. Bu bize Yaratıcı’nın evrendeki tüm boyutların üzerinde olduğunu gösterir.86
Akıllı ve üstün bir Yaratıcı evreni yoktan var etmiştir. Akıllı ve üstün bir Yaratıcı evreni dizayn etmiştir. Akıllı ve üstün bir Yaratıcı dünya gezegenini dizayn etmiştir. Ve yine akıllı ve üstün bir Yaratıcı hayatı tasarlamıştır.87
Prof. Dr. Duane Gish
California Üniversitesi’nde biyokimya profesörü olan Duane Gish, inançlı kişiliği ve evrim teorisine karşı mücadelesi ile tanınan önemli bir bilim adamıdır. Gish, dünya çapında katıldığı evrim teorisinin geçersizliğini anlatan konferanslarla ve dünyanın önde gelen evrimcileri ile yaptığı tartışmalarla bilim dünyasında adından sıkça söz ettirmektedir.
Prof. Gish, 1998 yılında ülkemizde düzenlenen “Evrim Teorisi’nin Çöküşü: Yaratılış Gerçeği” isimli konferanslara konuşmacı olarak 3 kez katılmıştır. Gish’in evrim teorisinin çökmüş bir teori olduğunu ve yaratılışa olan kesin inancını ifade ettiği sözlerinden biri şöyledir:
Evrim teorisi artık can çekişme noktasına gelmiştir. Yaratıcılık fikri ise sağlam delillerle izah ediliyor. Binlerce bilim adamı, yaratıcılık fikrini daha ikna edici buluyor. Bu sayı gün geçtikçe artıyor.88
Dr. Pierre Gunnar Jerlstrom
Griffith Üniversitesi’nde moleküler biyoloji profesörü olan Jerlstrom, konusunda pek çok araştırmaya imza atmış ve bu araştırmalarıyla bilimsel ödül almaya hak kazanmıştır. Çeşitli bilimsel dergilerde makaleleri yayınlanan Dr. Jerlstrom yaratılışa inanan bir bilim adamıdır. 89
Dr. Stephen Grocott
Western Avustralya Üniversitesi’nde endüstriyel kimya uzmanı olan Grocott, analitik ve endüstriyel kimya alanlarında, yıllarca çok geniş çaplı araştırmalar yapmıştır. Bu konuda pek çok makaleye imza atmış olan Grocott, önceleri evrimci bir bilim adamıyken, yaratılışın kesin delilleri karşısında evrim teorisini terk edip Yaratılışa inanmaya başlamıştır. Grocott yaratılışın delilleriyle ilgili birçok toplantıya konuşmacı olarak katılmıştır. 90
Dmitry Kouznetsov
Birçok bilim adamının, gördüğü bilimsel gerçekler karşısında Allah’a ve dine inanmaya başladıklarını savunan Rus bilim adamı Kouznetsov, evrimcilerle yaptığı bilimsel tartışmalarla da tanınmaktadır.91
Dr. Emil Silvestru
Babes-Bolyai Üniversitesi’nde yardımcı profesör olan Dr. Silvestru, mağaraların jeolojisi konusunda dünya çapında otorite olarak kabul edilmektedir. Uluslararası akademik dergilerde bilimsel yazıları yayınlanan ve dünyanın ilk mağara bilimi enstitüsünün başında bulunan Dr. Silvestru, yaratılışı savunan bilim adamlarındandır.92
Dr. Andre Eggen
Hayvan genetiği konusunda geniş çaplı araştırmaları olan genetikçi Dr. Andre Eggen şu anda Fransız Hükümeti için bilimsel araştırmalarını sürdürmektedir. Eggen, yaratılış gerçeğine inanan bir bilim adamıdır.93
Dr. Ian Macreadie
Dr. Macreadie, moleküler biyoloji ve mikrobiyoloji konularında çok önemli araştırmalara imza atmış ünlü bir bilim adamıdır. 60′dan fazla araştırmasıyla Macreadie, Avustralya Commonwealth Scientific and Industrial Research Organization’da (Avustralya Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Organizasyonu) Biyomoleküler Araştırma Enstitüsü’nün baş araştırma uzmanıdır. Yaratılışa inanan bu değerli bilim adamı, aynı zamanda Avustralya Mikrobiyoloji Derneği’nin verdiği en önemli ödülünün de sahibidir.94
Prof. Andro Cinovayivi
Dünyanın ünlü fizyoloji bilginlerinden olan Cinovayivi, 1925-1946 yılları arasında North Western Üniversitesi fizyoloji ve farmakoloji bölümü başkanlığı yapmıştır. 1946-1953 yılları arasında da Jenvi Üniversitesi’nde tıp fakültesi profesörlüğü ve dekanlık yapan Cinovayivi, daha sonra Chicago Üniversitesi’nde fizyoloji profesörlüğü görevi almıştır. “Kainatı yaratan bir Yaratıcı var mıdır?” sorusunu “Evet, ben O’nun varlığına inanıyorum” sözleriyle cevaplayan Cinovayivi, Allah inancını şu sözleriyle açıklamayı sürdürmüştür:
Ben Allah’ın varlığına kendi varlığım gibi ve elimle dokunduğum eşyanın varlığı gibi inanıyorum. Şüphesiz ki Allah’ın varlığına inanmam varlıklar alemine bir anlam kazandıran en üstün ve biricik düşünce yoludur. Allah’a iman, insan denilen varlığa madde ve enerji yığını olmaktan çok daha büyük bir anlam katar. Allah’ın varlığına iman, sevgi konusunda en yüce ve insancıl düşüncelerin kaynağıdır.95
Dr. Raymond Jones
Avustralya Devlet Araştırma Organizasyonu (CSIRO)’nda yıllarca hizmet vermiş olan araştırmacı bilim adamı Jones, tarımda Leucaena adı verilen bir problemi çözerek Avustralya çiftçilik endüstrisine milyonlarca dolar kazandırmasıyla tanınmaktadır. Jones yaratılışa inanan bir bilim adamıdır.96
Jules H. Poirier
Elektronik alanında tasarım mühendisi olan Poirier, Amerikan Devleti için yüksek güçte savunma ve uzay projeleri tasarımında çalışmaktadır. California Üniversitesi’nde elektronik mühendisliği, fizik ve matematik alanlarında çalışan Poirier’nin tasarımları Amerika’nın pek çok uzay ve savunma programında kullanılmıştır. Poirier canlılarda gördüğü üstün akıl örnekleri karşısında, bunların bir Yaratıcı tarafından yaratıldıklarını fark etmiştir. Poirier bu konuda, monark kelebeklerindeki inanılmaz tasarım örneklerini ele aldığı From Darkness to Light to Flight: Monarch-the Miracle Butterfly yazmıştır.97
Michael J.Behe
Evrenin ve tüm canlıların akıllı bir tasarımın ürünü olduklarını savunan en ünlü bilim adamlarından bir diğeri de Michael J.Behe’dir. Behe, Pennsylvania’da Lehigh Üniversitesi’nde biyoloji profesörüdür. The New York Times ve Boston Review gibi ünlü gazetelerde pek çok makalesi yayımlanan Behe “Darwin’s Black Box” (Darwin’in Kara Kutusu) isimli kitabın da yazarıdır. Evrim teorisinin biyoloji açısından kabul edilmesi imkansız bir teori olduğunu kanıtlayan bu kitap, uluslararası alanda 80′den fazla baskı yapmıştır.
Behe “indirgenemez komplekslik” adını verdiği bir kavramla evrim teorisinin imkansızlığını kanıtlamaktadır. Bu fikre göre, canlı bedenlerindeki pek çok organ, pek çok farklı parçanın bir arada ve uyum içinde çalışmasıyla işlev görmektedir. Eğer bir parça işlevini kaybederse bu bütün organizmaya yansıyacak ve canlı fonksiyonlarını yitirecektir. Bu yüzden tesadüfi ya da aşamalı bir varoluşun söz konusu olması mümkün değildir.
Michael Behe, “Darwin’in Kara Kutusu” isimli kitabında şöyle demektedir:
Bunlar doğanın kanunları tarafından, tesadüfler sonucu veya bir ihtiyaçtan dolayı tasarlanmamıştır; aslında bunlar önceden planlanmıştır. Tasarımı yapan ise, sistemlerin en son halinin nasıl olacağını en iyi şekilde bilmektedir; bu nedenle sistemlerin oluşacağı her adım da planlanmıştır. Yeryüzündeki hayat da en basit örneğinden en kritik parçalarına kadar, bu akıllı dizaynın sonucudur. Akıllı dizaynın sonucu aslında tüm gerçekliğini kendi içinde barındırmaktadır. Biyokimyasal sistemlerin akıllı bir tasarımcının eseri olduğunu anlamak için, yeni bir prensibe dayalı mantık veya bilim de gerekmemektedir. Son kırk yıl içinde biyokimya dalında yapılan çalışmalar zaten bu gerçeği görmeye yeterlidir ve ortaya konanlar da günlük hayatımızda rasladığımız unsurlardır.98
Philip Johnson
Chicago Üniversitesi’nde hukuk profesörü olan Johnson, evrim teorisinin ideolojik yanını içeren pek çok araştırmanın da sahibidir. Johnson bu konuda “Darwin on Trial”, “Reason in the Balance”, “Objection Sustained” isimli üç kitabın ve ayrıca kriminal hukuk üzerine 3 kitap ve pek çok makalenin yazarıdır. Evrim teorisine karşı verdiği büyük mücadele ile tanınan Johnson, aynı zamanda Allah’a iman eden bir bilim adamıdır. Johnson’ın Allah inancını ifade ettiği sözlerinden bazıları şöyledir:
Dindar biri olarak Allah’ın varlığına ve yaratıcılığına inanıyorum.99
…Materyalist evrime meydan okumayı ilerletmek istiyorum. Gelin Yaratanın etrafında birleşelim.100
Charles Birch
Avustralya Sydney Üniversitesi profesörlerinden olan Birch, yaratılışa olan inancıyla tanınan bir bilim adamıdır. 1990 yılında, dine çeşitli hizmetlerde bulunan bilim adamlarına verilen “Dinde İlerleme için Templeton Ödülü”nü almıştır. Birch, Allah inancını şu sözleriyle ifade etmiştir:
…Bütün değerlerin kaynağı olan Allah, ‘insana ellerinden ve nefes almaktan da yakındır.’ Allah’ın varlığı gerçektir.101
Allah hem dünyayı yaratan, hem de dünyayı yaşatandır.102
S.Jocelyn Bell Burnell
İngiltere Açık Üniversitesi’nde fizik profesörü ve Fizik Bölümü’nün başkanı olan Burnell, aynı zamanda Atarca yıldızını keşfeden astronotlardan biridir. Allah inancına sahip olan Burnell, bu inancını şu sözlerle dile getirmiştir:
…Güçlü, herşeyden haberdar olan, aynı zamanda da koruyan ve bağışlayan Allah’a inanıyorum…103
…Tek bir Allah’ın var olduğundan eminim…104
Prof. Owen Gingerich
Harvard Üniversitesi’nde astronomi ve bilim tarihi profesörü olan Gingerich, Allah inancına sahip olan bir bilim adamıdır. Gingerich dini duygularını şu sözleriyle ifade etmiştir:
…Evrenin yaratılışını planlayan ve yöneten, Üstün bir Akıl Sahibi olan Allah’a inanıyorum…. İnsanlığın yaratılışının evrenin ana prensibi olduğuna ve insanlığın özellikle bilinç, vicdan ve ahlaken doğruyla yanlışı ayırt etme özgürlüğüyle Allah’ın tecellisi olarak yaratıldığına inanıyorum.105
Prof. Carl Friedrich von Weizsacker
Almanya’da Max-Planck-Gesellschaft Üniversitesi’nde fizik profesörü olan Weizsacker, Allah inancını şu sözleriyle ifade etmiştir:
…Kesin olarak emin olduğum konulardan biri Allah’ın varlığıdır.106
Prof. David Berlinsky
Princeton Üniversitesi’nde matematik profesörü olan Berlinsky, canlıların evrimleşmediklerini, tam tersine akıllı bir tasarımın ürünü olduklarını savunmuştur. Berlinsky bu tasarımın sahibinin Allah olduğunu pek çok sözünde de ifade etmiştir. Berlinsky’nin bu düşüncelerini dile getiren sözlerine aşağıdaki örnekleri verebiliriz:
…Yaşamın yapısı komplekstir ve kompleks yapılar dikkatli bir dizaynla yapılır. Tek bir yüksüğü yapmak için bile akla ihtiyaç vardır: O zaman yaşamda meydana gelmiş olan şeyler niçin farklı şekilde oluşsun?107
Moleküler biyoloji, yaşayan bütün canlıları Allah’ın yarattığını göstermektedir.108
Prof. William Lane Craig
Birmingham Üniversitesi’nde felsefe ve Münih Üniversitesi’nde ilahiyat profesörü olan Craig, evrenin Allah tarafından, belirli bir amaçla yoktan var edildiğine inanmaktadır. Craig’in bu konudaki görüşlerini şu sözleri yansıtmaktadır:
Evrenin varlığının bir sebebi vardır. Evrenin sebebinin tek bir Yaratıcı olduğuna inanıyorum. Yoksa geçici bir etki sonsuz bir etkiden nasıl oluşabilir?.. Hem felsefi alanda hem de bilimsel alanda evrenin başlangıcı olduğu anlaşılıyor. Var olan bir şey, varlığının sebebine sahiptir. Bu sebep, sebepsiz, sonsuz, değişmeyen, zamansız ve maddesizdir. Ve bağımsız bir irade vardır. Sonuç olarak Allah’ın varlığına inanmanın mantıklı olduğuna inanıyorum.109
Gerçekte, “hiçlikten sadece hiçlik çıkar” kuralına uygun olarak, Big Bang’in doğaüstü bir sebebi olmalıdır. Patlama öncesindeki tekillik, her türlü zaman-mekan kavramlarının sona erdiği sınır olduğuna göre, Big Bang’in fiziksel bir sebebi olması imkansızdır. Aksine, Big Bang’in nedeninin, fiziksel uzay ve zamanı tümüyle aşmış, evrenden tamamen bağımsız ve akıl almayacak derecede kudretli olması gerekmektedir. Dahası, bu sebep, kendi bağımsız iradesine sahip olan bilinçli bir varlık olmalıdır… Dolayısıyla evrenin kökeninin sebebi, evreni sırf kendi iradesi ile belirli bir zaman önce var eden bir Yaratıcı dır.110
Dr. Kurt Wise
Byan College’da Matematik ve Doğal Bilim Bölümü’nde yardımcı profesör olan paleontolog Kurt Wise, evrim teorisine karşı olması ve güçlü Allah inancı ile tanınmaktadır. Dr. Wise, Allah’a olan inancını şu sözleriyle dile getirmiştir: “Yaratılış bir teori değildir. Allah’ın evreni yaratmış olması bir teori değil, gerçeğin kendisidir….”111
Siegfrid Hartwig-Scherer
Zürih Üniversitesi’nde Antropoloji profesörü olan Scherer “Ramapithecus-Progenitor of Humans?” isimli kitabın yazarıdır. Çalışmalarında, fosil kayıtlarının evrim teorisini çürüttüğünü, maymunların insanların atası olmadığını ortaya koyan Scherer, canlıların bir Yaratıcı’nın eseri olduklarını savunmaktadır. 112
J.P. Moreland
Güney California Üniversitesi’nde Felsefe profesörü olan Moreland, “Hıristiyanlık ve Bilimin Doğası” ile “Yaratılış Hipotezi” isimli kitapların yazarı, inançlı bir bilim adamıdır. 113
Paul A. Nelson
Chicago Üniversitesi’nde Biyoloji Felsefesi profesörü olan Nelson, canlıların bir akıllı tasarımın ürünü olduğunu savunan bilim adamlarındandır.114
Prof. Jonathan Wells
Yale Üniversitesi’nde Din İşleri Profesörü ve Berkeley Üniversitesi’nde Moleküler ve Hücre Biyolojisi Profesörü olan Wells, “Charles Hodge’s Critique of Darwinism”(Charles Hodge’ın Darwinizm Kritiği) isimli kitabın yazarıdır. Wells, bilimdeki son gelişmelerin canlıların bir tasarımın ürünü olduklarını gösterdiğini savunmaktadır.115
Dr. Don Batten
Bitki fizyolojisiyle ilgili birçok araştırması olan ve bu araştırmalarıyla pek çok akademik ödüle layık görülen Dr. Batten, Allah’ın varlığına inanan dindar bir bilim adamıdır. Kendi alanı olan bitki fizyolojisinin yanında, yeryüzündeki yaratılış delillerini ele aldığı pek çok kitap ve makalesi yayınlanmıştır. Ayrıca dünya çapında yaptığı turlarda “Yaratılış Konusunda Cevaplar” başlığı ile konferanslar vererek, bilim adamı olmayanların da anlayabilecekleri bir dilde insanlara Allah’ın yaratış delillerini anlatmaktadır. Avustralyalı bilim adamı ilk turunu 1995 yılında İngiltere’de düzenlemiştir. 116
Dr. John Baumgardner
California Üniversitesi’nde Jeofizik ve Uzay Fiziği bilim dallarında yardımcı profesör olan Dr. Baumgardner evrim teorisi üzerine kurulu bir eğitim almasına rağmen, teorinin çıkmazda bulunduğu noktalar üzerine yaptığı araştırmalar kendisinin bu teoriyi reddetmesine ve Yaratılışı kabul etmesine neden olmuştur.117
Prof. Dr. Donald Chittick
Oregon State Üniversitesi’nde kimya profesörüdür ve ayrıca yaptığı çalışmalar nedeniyle birçok ödüle layık görülmüştür. Yaratılışa inanan Chittick “Yaratılışın Delilleri”, “Yaratılış ve İlkel Dünya” gibi pek çok konuda yaratılış seminerlerine konuşmacı olarak katılmaktadır.118
Dr. Werner Gitt
Alman Federal Fizik Enstitüsü’nde profesör ve direktör olan Dr. Gitt, enformasyon, matematik ve kontrol mühendisliği konularında pek çok bilimsel makale yazmıştır. Aynı zamanda Yaratılışa inanan Dr. Gitt’in evrim teorisini eleştirdiği pek çok kitabı vardır: “Did God Use Evolution” (Allah Evrimi Kullandı mı?), “In the Beginning was Information” (Başlangıçta Bilgi Vardı), “Stars and their Purpose: Signposts in Space” (Yıldızlar ve Amaçları: Uzaydaki Kılavuzlar) ve “If Animals Could Talk” (Eğer Hayvanlar Konuşabilselerdi) bu kitaplara örnek verilebilir.119
Dr. Gary E. Parker
Ball State Üniversitesi’nde biyoloji, fizyoloji ve jeoloji bilim dallarında profesör olan Parker, kariyerine başladığında bir evrimciydi. Yaratılışın güçlü bilimsel delilleri karşısında evrim teorisini terk eden Parker, Yaratıcı’nın varlığını kabul etmiştir. Biyoloji ve Yaratılış bilimi konusunda yayınlanmış birçok kitabı olan Parker, şu anda Yaratılış bilimi ile ilgili seminerlere konuşmacı olarak katılmaktadır.120
Dr. Margaret Helder
Alberta Yaratılış Bilimleri Derneği’nin başkanı olan, önemli bilim adamı, botanikçi Dr. Helder, yaratılışa inanan kadın bilim adamları arasında belki de en aktif olanıdır. Çevremizde gördüğümüz yaratılış delillerini içeren pek çok makale yazmıştır.121
Prof. Dr. Jonathan D. Sarfati
Wellington Victoria Üniversitesi’nde kimya profesörü olan Sarfati, yaptığı pek çok araştırmayla akademik ödüller kazanmıştır. Sarfati de evrim teorisini savunmayı terk ederek Yaratılışa inanmaya yönelen bilim adamlarındandır. 122
Prof. Robert Matthews
Oxford Üniversitesi fizik profesörlerinden Robert Matthews, 1992′de yazdığı kitabında Allah’ın yaratış mucizesini şöyle ifade etmişti:
Bütün bu işlemler mükemmel bir harmoniyle önce tek bir hücreden, canlı bir bebeğe; daha sonra küçük bir çocuğa, nihayet yetişkin bir insana kadar süregelir. Bütün bu olaylar, biyolojinin bütün safhalarında görüldüğü gibi ancak bir mucize ile açıklanabilir. Nasıl olur da böylesine mükemmel ve kompleks bir organizma, bu kadar basit ve küçük bir hücreden ortaya çıkabilir? Küçücük bir (i) harfinin üstündeki noktadan da küçük bir hücreden, muhteşem bir İNSAN yaratılır? Bu mucizeden başka bir şey değildir.123
Dr. Claude Tresmontent
Paris Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren Dr. Claude Tresmontent, Realities adlı dergide yayınladığı açıklamasında yaratılışa olan inancını ve Dünya’nın varoluşunun tesadüflerle gerçekleşemeyeceğini şöyle belirtmiştir:
Dünyamızın yaratılışını hiçbir şans teorisi açıklayamaz. Şansla canlı varlıkların yaratıldığını iddia etmenin hiçbir anlamı yoktur.124
Dr. Don Page
Don Page, 1976 yılında California Teknik Enstitüsü’nde fizik ve astronomi konusunda doktora yapmış, ünlü bilim adamları ile birlikte çalışmıştır. Page, evreni anlamanın Allah’ın aklını ve gücünü anlamada yardımcı olacağına, ancak Allah’ın aklının ve gücünün anlaşılmasının, evren ile sınırlı kalamayacağına inanıyordu.125
Dr. Andrew Snelling
Yardımcı Jeoloji profesörü olan Dr. Snelling, CSIRO, ANSTO gibi ünlü araştırma grupları ve Amerikalı-İngiliz-Japon-İsviçreli birçok bilim adamı ile birlikte araştırma projelerine katılmıştır. Bu araştırmaları bilimsel makalelerle birçok uluslararası bilimsel dergide yayınlamıştır.
Yaratılış bilimine olan katkılarından ötürü birçok kez ödüllendirilen Snelling’in, canlılardaki yaratılış örneklerini ele alan pek çok makalesi vardır.126
Dr. Carl Wieland
Dr. Wieland, Yaratılışın bilimsel delilleri hakkında aranan bir konuşmacıdır. Yaratılışın delillerini ele aldığı sayısız makalesi çeşitli uluslararası dergilerde yayınlanmıştır.127

GEÇMİŞTE YAŞAMIŞ İMAN EDEN BİLİM ADAMLARI


Roger Bacon (1220-1292)
“İnancın rahmeti çok büyüktür”4
Çağdaşları tarafından “muhteşem doktor” olarak anılan Roger Bacon, deneysel metota önem vererek, bilimde eski geleneklere son veren ünlü bir İngiliz din ve bilim adamıdır. Işığın, Allah tarafından insanların görebilmelerini sağlamak için yaratıldığına inanan Bacon, bu alanda kendi gözlemlerini yapmış, yaşadığı çağda kolay kolay düşünülemeyecek birçok teknik gelişmeyi yüzlerce yıl öncesinden haber vermiştir. Buharlı gemiler, trenler, otomobiller, uçaklar, vinçler ve asma köprüler Bacon’ın daha 13. yüzyılda tasarladığı gelişmelerden yalnızca birkaçıdır.
Bir arkadaşına yazdığı mektupta Bacon şöyle demiştir:
Gelecekte bir tek kişi tarafından yönetilen ve birçok kürekçinin çektiği bir tekneden çok daha hızlı yol alabilen gemiler, deniz taşıtları ve bir canlının gücünden yararlanmaksızın inanılmaz bir hızla gidebilen arabalar yapılacaktır.8
Ayrıca Bacon, merceklerin büyütme özelliklerini ve kullanım yerlerini açıklamış, yıldızlardan gelen ışığın Dünya’ya aynı anda ulaşmadığını ilk kez o fark etmiştir. Kristof Kolomb’un doğumundan 200 yıl önce Dünya’nın düz değil yuvarlak olduğunu ve Avrupa’dan hep batıya doğru gidildiğinde Hindistan’a ulaşılabileceğini savunmuştur.
Yaptığı deneyler sonucu ulaştığı bilgilerin inançlı insanlara faydasının dokunacağına inanan Bacon şöyle demiştir:
Gelecekte, şimdi ve geçmişte göreceğimiz gibi bilim, inananlar için yararlıdır.9
Bacon, bir araştırmacı olarak, bilimin dinle çelişmediğini, aksine bilimin inanmayan kişilere karşı kullanılabilecek önemli bir ikna aracı olduğunu savunmuştur. “Bilim insanların inancı kabul etmelerini sağlamada büyük bir avantaja sahip” sözü, kendisine aittir.10
Francis Bacon (1561-1626)
Bilimsel metodun kurucularından olan ünlü bilim adamı Bacon güçlü bir imana sahip bir kişi olarak bilinmektedir. Francis Bacon, bilimsel araştırmaların, kişiyi Yaratıcı’ya yakınlaştırdığını şu sözleriyle ifade etmiştir:
Hataya düşmemizi engellemek için çalışmamız gereken önümüzde iki kitap var, birincisi Allah’ın vahyi olan Kutsal Kitap, ikincisi O’nun gücünü ifade eden yaratılanlar.
İlk önce Allah’ın isteklerini ve emirlerini açıklayan Kutsal Kitabı, sonra da O’nun gücünü gösteren varlıkları incelemeliyiz. Sonraki öncekine anahtardır. Bize mantığın ve konuşmanın genel kurallarını öğreterek ilahi emirlerin gerçek anlamını bilmemize yardımcı olur, aynı zamanda inancımıza yeni pencereler açar. Bize Yaratıcı’nın büyüklüğünü anlatır. Zira, O’nun sonsuz kudreti ve büyüklüğü, fiillerinde ve yarattığı varlıklar üzerinde açıkça görülmektedir.5
Galileo Galilei (1564-1642)
Galileo Galilei, teleskop kullanarak gökyüzüne bakan ilk kişidir. Galilei, hem Dünya’nın yuvarlak olduğunu söylemiş, hem de Ay’daki karanlık bölge, kraterler ve tepeleri ilk ortaya çıkaran kişi olmuştur. Bilime yaptığı bu büyük hizmetlerle tarihte önemli bir yeri olan Galilei, duyuların, konuşma yeteneğinin ve zekanın insanlara Allah tarafından verildiğine ve bunların en iyi şekilde kullanılması gerektiğine inanıyordu. Doğanın bir Yaratıcı tarafından tasarlandığının her haliyle açık olduğunu savunuyordu. “Tabiat hiç şüphesiz Allah’ın hiç vazgeçemeyeceğimiz, okunması gereken diğer bir kitabıdır” diyen Galilei, Allah’ın Kitapları ile yarattıkları arasında hiçbir çelişki olamayacağını, çünkü her birinin Allah tarafından yaratıldığını söylüyordu.6
Johannes Kepler (1571-1630)
Tabiat kitabına göre biz astronomlar, Yüce Allah’ın din adamları olduğumuzdan, bizim Allah’ın şanını konuşmamız gerekir. 7
Astronomi biliminin kurucusu olan Kepler, gezegenlerin hareketlerini, güneş sisteminin uzaklığını hesaplamış ve yıldız hareketlerinin haritasını gösteren ilk astronomik takvimi yayınlamış büyük bir bilim adamıdır.
Bu güçlü bilimsel kişiliğinin yanında Kepler, aynı zamanda evrenin bir Yaratıcı tarafından yaratıldığına inanmıştır. Neden bilim ile uğraştığını soranlara Kepler’in cevabı, daha önce de belirttiğimiz gibi “Yaratıcı’nın eserlerindeki lezzeti tatmak için” olmuştur.
Allah’ın, yarattığı herşeyde kendini gösterdiğine inanan Kepler’in hayatı ve yaptıkları incelendiğinde, evrende ilahi bir tasarımın var olduğuna inanan bir insanın, bilimsel çalışmalarında çok geniş ufuklu ve başarılı olduğu görülür. Kepler, “beyaz ayıları ve beyaz kurtları Kuzey’in karlı bölgelerine gönderen kimdir? Ayıların, balinaların ve kurtların beslenmesi için, kuşların yumurtalarını da onlarla birlikte orada bulunduran kimdir?” diye sorduğu sorunun cevabını yine kendisi şöyle cevaplamıştır: “Bizim Allah’ımızdır ve O en büyüktür ve O’nun üstünlüğü en büyüktür ve O’nun aklı sonsuzdur, O’nun sonu yoktur.” Kepler sözlerini şu şekilde sürdürmüştür: “Yaratıcıyı anlamak için sahip olduğunuz tüm duyularınızı kullanın.”11
Johannes Baptista von Helmont (1579-1644)
Helmont, gaz kimyası ile kimya fizyolojisinin kurucusu olan ve termometre-barometreyi keşfetmiş ünlü bir bilim adamıdır. Dindar kişiliği ile tanınan Helmont için ünlü yazar Walter Pagels, bilimsel çalışmalarında dini inancından güç aldığını yazmıştır.12
Blaise Pascal (1623-1662)
Çok önemli buluşların sahibi olan birçok bilim adamı aynı zamanda dindarlıklarıyla da tanınmaktadırlar. Termometre ve barometreyi bulan Helmont ve yanda resmi bulunan Pascal bu bilim adamlarındandır.
Eski Yunan’dan sonra geometride en büyük ilerlemeyi sağlayan ünlü bilim adamı Pascal, çok küçük yaşlarda bile birçok keşfin sahibi, çok başarılı bir bilim adamıdır. Matematik alanındaki pek çok çalışma ve buluşunun yanında Pascal, fizik alanında da önemli keşifler yapmıştır. Örneğin atmosfer ve sıvı mekaniği hakkında araştırmaları olan Pascal, atmosferde yüksekliğe göre değişen bir basınç olduğunu keşfetmiştir.
Bilim tarihinde çok önemli bir yeri olan Pascal, inançlı bir bilim adamıdır. Pascal sözlerinde Allah’ın, matematikten elementlerin düzenine kadar herşeyin Yaratıcısı olduğunu söyleyerek, Allah’ın sonsuz gücünü ifade etmiştir. 13
John Ray (1627-1705)
Ünlü İngiliz botanikçisi John Ray inançlı bir kişiydi. Ona göre, “eğer insanoğlu yeryüzüne Allah’ın güzelliğini yansıtmak için getirilmişse, o zaman çevresinde yaratılmış olan her şeye dikkat etmeliydi”. Bu düşünceyi kendisine prensip edinen Ray, çok genç yaşta bilimsel araştırmalar yapmaya yöneldi. Hem botanikte hem de hayvan biliminde zamanının en büyük otoritelerindendi. Ray, Allah’ın yaratışındaki sonsuz aklı anlattığı bir kitap yayınladı. Bu çalışmada Ray, binlerce türdeki bitki, böcek, kuş, balık ve benzeri canlıyı tanıtarak, doğanın bir Yaratıcı’nın varlığını gösterdiğini anlattı. Kitabında Ray şöyle diyordu: “Başta bütün işler Allah tarafından yaratıldı, sonra bugüne kadar O’nun tarafından muhafaza edildi ve hala ilk yaratıldıkları gibiler.”14
Botanik bilimine birçok hizmette bulunan Ray: “Özgür bir adam için doğanın güzelliklerini ve Allah’ın sonsuz aklını ve yüceliğini düşünmekten daha değerli bir şey olamaz”15 diyerek bilim ve dinin içiçe olduğunu her zaman vurgulamıştır.
Robert Boyle (1627-1691)
Modern kimyanın kurucusu olan Boyle, bilimde çığır açan birçok keşfin sahibidir. Bunlara örnek verecek olursak; Boyle, gazların havadaki basıncı ile havanın hacmi arasında bir ilişki olduğunu ortaya çıkarmış ve böylece bugün “Boyle Kanunu” olarak bilinen prensipler meydana gelmiştir. Ayrıca Boyle, turnusol kağıdı ile basit bir buzdolabı da icat etmiş, suyun donunca genleştiğini göstermiş, elementin ilk modern tanımını yapmıştır. “Hava, basınçlı olduğuna göre atomun parçaları arasında boşluk olmalıdır” diyen Boyle, böylece atom teorisine de katkıda bulunmuştur.
Böylesine önemli bilimsel buluşların sahibi olan Boyle, Allah’ın varlığına iman ediyordu. Evrende akıllı bir tasarım olduğunu ve bu tasarımın üstün güç sahibi bir Yaratıcı tarafından yapılmış olduğunu düşünüyordu. Boyle konuşmalarında ve yazılarında sık sık bilimle Allah inancının yan yana olması gerektiğini vurgulamıştır. Boyle bir mektubunda şöyle demiştir:
Şanı, tabiatı yaratana verin…İnsanlığa iyilik getirmek için bilgiyi kullanın. 16
Boyle bir başka sözünde ise, canlılardaki mükemmelliğin Allah’ın varlığını açıkça gösterdiğini şöyle ifade etmiştir:
Dünyadaki mevcut sistemin mükemmel bir şekilde planlanmış olması, özellikle de hayvanların sahip oldukları ilginç özellikler, duyular ve hayranlık uyandıran yapıların hepsi tarih boyunca düşünürlerin Allah’ın varlığını kabul etmelerine neden olmuştur.17
Antonie von Leeuwenhoek (1632-1723)
Leeuwenhoek, bakteriyi ilk kez keşfeden bilim adamıdır. Gözlüklerini büyüteç gibi kullanarak kumaşları incelemeye başlayan Leeuwenhoek, gördükleri ilgisini çekince diğer büyüteçleri üretmiş ve böylece mikroskobuyla ilk bakteriyi tanımlayan kişi olmuştur.
Bir Yaratıcı olmaksızın, kendi kendine var oluş fikrini çürütme amacı onu çok önemli bilimsel araştırmalar yapmaya yöneltmiştir. Bu amaçla, hayvanlar ve bitkilerin beslenme sistemi, üreme, bitkilerde besin transferi, yine bitkilerin farklı yapı ve bölümleri ile kan hücreleri üzerinde araştırmalar yapmıştır. Kılcal damarlar üzerinde çalışarak kan hücrelerinin geçişini gören ilk bilim adamıdır. Ondan önce kimse kasların liflerden oluştuğunu bilmiyordu.18
Isaac Newton (1642-1727)
Tüm zamanların en büyük bilim adamı olarak kabul edilen Newton, hem matematikçi hem de fizikçiydi. Newton’un bilime yaptığı büyük hizmetler hatırlanacak olursa; bunlardan en önemlisi yer çekimi kanununun keşfidir. Newton, kuvvet ve ivme arasındaki mükemmel ilişkiyi kütle kavramı ile bağdaştırmış; etki ve tepki prensibini bulmuş, bileşke kuvvetlerin sıfır olması halinde hareketli cisimlerin hızının hiç değişmeyeceği tezini ortaya atmıştır. Newton’un hareket yasaları, 4 yüzyıldır en basit mühendislik hesaplarından, en karmaşık teknolojik projelere kadar aynen uygulanmaktadır. Newton’un sadece çekim konusunda değil, mekanik ve optik gibi temel konularda da çok önemli buluşları olmuştur. Işığın 7 rengini keşfeden Newton, böylece optik adı verilen yepyeni bir bilim dalının da temelini atmıştır.
Newton bilimde çığır açan bu buluşlarının yanı sıra, ateizmi reddeden, Yaratılışı savunan ciddi eserler yazmış, “Yaratılış tek bilimsel açıklamadır” düşüncesini savunmuştur. Newton, mekanik evrenin kendi deyimiyle “bu hiç durmaksızın çalışan dev saatin” ancak güçlü ve üstün akıl sahibi bir Yaratıcı’nın eseri olabileceği gerçeğine inanıyordu.
Newton’un, dünyanın seyrini değiştiren buluşlarının temelinde, onun Allah’a yakınlaşma isteği vardır. Newton, Allah’ı daha yakından tanımak için yol olarak, Allah’ın yarattığı eserleri araştırmayı bulmuştur. Bu amaçla büyük bir şevkle araştırmalarına sarılmıştır. Newton, bilimsel araştırmalarını yapma gayretinin ardındaki sebebi Principia Mathematica adlı eserinde şu sözlerle ifade etmiştir:
Bizler Allah’a muhtaç, aciz kullar olarak, kendi aklımıza göre Allah’ın aklının büyüklüğünü ve yüceliğini görmeli ve O’na teslim olmalıyız.19
Allah sonsuz ve mutlaktır; gücü sınırsızdır ve herşeyden haberdar olandır; varlığı sonsuzluğa dayanır; herşeyi yönetir, yapılan ve yapılacak olan herşeyi bilir. O sonsuz ve sınırsızdır; … Daimidir ve vardır; Varlığı daimidir, her yerde mevcuttur; her zaman ve her yerde var olmasıyla O, tüm zamanı ve aralıklarını yaratır.20
John Flamsteed (1646-1719)
Ünlü Greenwich gözlem evinin kurucusu olan John Flamsteed, İngiltere’deki ilk astronomlardan biridir. Yaptığı sayısız gözlemden sonra teleskop çağının ilk büyük yıldız haritasını çıkaran Flamsteed, aynı zamanda bir din adamıydı.21
Carolus Linnaeus (1707-1778)
İnançlı bir bilim adamı olan Linnaeus botanik konusunda çok önemli çalışmalar yapmıştır. Bitkilerin eşeyli ürediklerini ortaya çıkaran Linnaeus, bilime “biyolojik sınıflandırma” kavramını kazandırmıştır. 23
Sir William Herschel (1738-1822)
Herschel 18. yüzyılın en ünlü astronomlarındandır. Zamanının en fazla yansıtma özelliğine sahip olan teleskoplarını inşa ederek daha önce incelenemeyen nebula ve galaksileri incelemiş olmasıyla ünlü olan Herschel, inançlı bir bilim adamıydı. Herschel, “inançsız astronomlar deli olmalı” sözleriyle, astronomi ile uğraşan ve evrendeki mükemmel düzene şahit olan bilim adamlarının Allah’a inanmamalarının hayret verici olduğunu ifade etmiştir. 25
William Paley (1743-1805)
Paley, yaratılışa inanan bir bilim adamıydı. Önceki sayfalarda değindiğimiz “Doğal İlahiyat” isimli eseri, kendi döneminde en fazla satılan kitaplardan biriydi. Paley’in, “sanat eserleri eğer insanın eseriyse, o halde canlı varlıklar da insandan çok daha üstün bir varlığın eseridir” yaklaşımı çok ünlüdür. Paley, canlıların yaşadıkları ortamlarda hayatlarını sürdürebilmek için gerekli olan her türlü özellikle donatılmış olmalarını kendi ifadesiyle “bir keşfin işareti, bir dizaynın ve dizayn edici bir Yaratıcı’nın delillerini temsil etmektedir.”26 diyerek açıklamaktadır.
Adam Sedgwick (1785-1873)
19. yüzyılın önde gelen jeoloji uzmanlarından olan Sedgwick, özellikle Kambriyen ve Devonyan olarak bilinen başlıca kaya sistemlerini tanımlayıp isimlendirmiştir. Aynı zamanda bir rahip olan Sedgwick, Charles Darwin’in arkadaşı olmasına rağmen onun evrim fikrini reddetmiştir. 29
Michael Faraday (1791-1867)
Zamanının en büyük fizikçisi olarak tanınan Faraday, özellikle elektrik ve manyetizmanın gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Faraday’ın sadece fizik değil, kimya alanında da bilime büyük katkıları olmuştur.
Faraday, bir Yaratıcı’nın varlığına ve din ile bilimin uyum içinde olduklarına inanan bir bilim adamıydı. “Dünyayı tek bir Yaratıcı yarattığına göre, bütün tabiat bir bütünün parçaları olmalı” diye düşünen Faraday, bu prensipten yola çıkarak, elektrik ve manyetizmanın birbirleriyle ilgili olduğu sonucuna varmıştı. 30
Jean Deluc (1727-1817)
İsviçreli bir fizikçi olan Deluc, “jeoloji” kelimesini keşfeden bilim adamıdır. O ve babası modern civa termometresi ile hidrometreyi bulmuşlardır. Deluc, evrenin ve canlılığın tesadüfen oluştukları fikrine karşı çıkması ve yaratılışa inanmasıyla tanınmaktadır.34
Samuel Morse (1791-1872)
Morse, insanlık tarihi için önem taşıyan telgrafı keşfetmiş büyük bir bilim adamıdır. Amerika’daki ilk kamerayı yapmıştır.
Morse, herşeyi bir amaç doğrultusunda yaratan bir Yaratıcı’nın varlığına inanıyordu. Ona göre maddi dünya ve manevi dünya beraberce uyum içinde işlemekteydi. Morse, şunları yazmıştı:
Bilgim arttıkça dinin ilahi kaynağının kanıtları daha da netleşiyor, Allah’ın büyüklüğü anlaşılıyor, gelecek ümit ve zevkle aydınlanıyor.31
Georges Cuvier (1769-1832)
Bilim tarihinin en önemli anatomist ve paleontologlarından biri olan Cuvier, karşılaştırmalı anatomi biliminin kurucularından, ve paleontolojinin ayrı bir bilim dalı olarak ayrılmasını sağlayan bilim adamlarındandır. Cuvier, yaratılışa olan kuvvetli inancı ve yaratılışın delilleri ve evrimin geçersizliği üzerine yaptığı tartışmalarıyla da ün kazanmıştı. 37
Joseph Henry (1797-1878)
Amerikalı ünlü fizikçi ve dindar bilim adamı Joseph Henry, Princeton Üniversitesi’nde profesördü. Galvanometre ile elektromanyetik motoru keşfeden Henry, yaptığı deneyler ve çalışmalar esnasında mutlaka Allah’a dua etmek ve ibadette bulunmak için zaman ayırırdı.32
Louis Agassiz (1807-1873)
Birçok kişiye göre Amerika’nın en büyük biyoloğu olan Agassiz evrim teorisine şiddetle karşı çıkmasıyla tanınan bir bilim adamıdır.
Agassiz, doğanın her yerinde Allah’ın ilahi planı olduğunu düşünüyordu ve yaratılışı inkar eden teoriyi kabul etmiyordu. Agassiz şöyle söylemişti:
Zaman ve mekanın birleşmesi sadece düşünceyi göstermez, tasarıyı, gücü, aklı, büyüklüğü, geleceği önceden görmeyi, herşeyin bilgisinin olmasını, basireti de gösterir. Tek bir kelimeyle, tüm bu özellikler insanın tapacağı ve seveceği Allah’ın bir olduğunu yüksek sesle ilan etmektedir.33
James Prescott Joule (1818-1889)
Termodinamiğin birinci kanununu keşfeden ünlü bilim adamı Joule, ayrıca bir telde ilerleyen elektrik akımının ürettiği ısıyı hesaplamış ve ilk kez gaz molekülünün hızını bulmuştur. Joule’un en büyük keşfi “mekanik ısı denklemi”ydi. Bu önemli keşif, en temel evrensel bilim kanunu olan “enerjinin korunumu” kanununa da rehberlik etmiştir.
Böylesine önemli bilimsel buluşları olan Joule, tabiat kanunlarını öğrendikçe Allah’ı daha yakından tanıyabileceğine inanan bilim adamlarındandır. Bu inancı onu daha da fazla araştırma yapmaya sevk etmiştir. 1864 yılında Darwin’e karşı bir manifesto imzalayan 717 bilim adamının en önde gelenlerinden olan Joule’ün Allah inancını ifade eden şu sözleri ünlüdür:
Allah’ın isteklerini öğrendikten ve itaat ettikten sonra yapacağımız diğer şey O’nun aklını, gücünü ve iyiliğini yaptığı işlerin kanıtından bilmektir. Tabiat kanunlarını bilmek Allah’ı bilmektir.34
Humphrey Davy (1778-1829)
İman sahibi bir insan olmasıyla bilinen Davy zamanının büyük kimyagerlerindendi. Ünlü bilim adamı Faraday onun yanında çalışmıştı. Birçok önemli kimyasal elementi ilk defa kendisi izole etti. Isı hareket teorisini, güvenlik lambasını, elmasın bir karbon olduğunu ilk defa ortaya koyarak bilime önemli katkıları oldu.28
George Gabriel Stokes (1819-1903)
Başta fizik ve matematik olmak üzere birçok alanda önemli keşifleri bulunan Stokes ünlü bir İngiliz bilim adamıdır. Yer çekimi farklılıkları, astrofizik, kimya, sesle ilgili problemler ve ısı konusunda araştırmalar yapmıştır. Kuartzın, camın tersine ultraviyole radyasyonuna karşı transparan olduğunu gösterdi. Lord Kelvin ile elektro termodinamik araştırmaları yaptı. Stokes, X ışınlarının Maxwell’in elektromanyetik spektrumunun bir parçası olduğunu gösterdi. Bir süre Londra Victoria Enstitüsü’nün başkanlığını yapan Stokes, aynı zamanda Cambridge Üniversitesi Felsefe Topluluğu’nun faal bir üyesiydi.
Doğayı, Yaratıcı’ya inanarak inceleyen bir bilim adamı olan Stokes’un Allah inancını dile getirdiği pek çok yazısı vardır. Stokes bu sözlerinde doğa kanunlarının Allah’ın emri altında olduğunu ve Allah’ın bu kanunları dilediği gibi yönlendirmeye güç yetiren olduğunu belirtmiştir. 35
Rudolph Virchow (1821-1902)
Virchow’un bilime başlıca katkısı ilaç alanında olmuştur. Modern patolojinin babası sayılan Virchow, hücre ile ilgili hastalıkları incelemiştir. Lösemiyi ilk defa o tarif etmiş, ayrıca antropoloji ve arkeoloji konularında araştırmalarda bulunmuştur. Virchow, Darwin ve Haeckel’in öğretilerine karşı çıkan en önemli bilim adamlarından biridir. Hatta bilimsel çalışmalarının yanı sıra, politikaya atılarak Alman okullarında okutulan evrim öğretisine şiddetle karşı çıkmıştır. 36
John Woodward (1665-1728)
Woodward, jeoloji biliminin gerçek kurucularındandı. Bilime en büyük katkılarından biri Cambridge’de paleontoloji müzesinin kurulmasını sağlamak ve jeoloji dalını geliştirmek olmuştur.22
Gregory Mendel (1822-1884)
Mendel kanunları olarak bilinen 3 genetik kanununu bulan ünlü bilim adamı, kalıtımın prensiplerini ortaya koyan kişi olarak tarihe geçmiştir. Mendel’in kalıtım prensipleri, evrim teorisinin geçersizliğini ortaya koyan en önemli bilimsel dayanaklardan biri olmuştur.
Kendi bulduğu kalıtım prensipleri bir yandan evrim teorisini çürütürken, diğer yandan Mendel kişisel olarak da tesadüflerin dünyayı oluşturamayacağına, herşeyi olduğu gibi, dünyayı da Allah’ın yarattığına inanan bir din adamıydı. 37
Louis Pasteur (1822-1895)
Tıp bilimi tarihinde önemli bir yere sahip olan Pasteur, özellikle hastalıklar hakkındaki mikrop teorisiyle ve evrim inancına kesin karşı oluşuyla ünlüdür. Mayalanmanın organik temelini ve kontrol edilebilme metotlarını ilk defa o açıklamıştır. Yaptığı çalışmalar onu bakteriyolojiye yöneltmiştir. Pasteur bu alanda yaptığı araştırmaları sonucunda, kuduz, difteri, şarbon ve diğer hastalıklarla mücadele için en önemli yol olan aşıyı geliştirmiş, pastörize etme ve sterilize etme işlemlerinin yöntemini ortaya koymuştur.
Çok güçlü bir Allah inancı olan Pasteur, yaşadığı dönemde Darwin’in evrim teorisine karşı çıkması nedeniyle pek çok sözlü saldırıya uğramıştır. Bilim ile din arasındaki uyumu savunan Pasteur’ün bu konuda söyledikleri çok ünlüdür. Bu sözlerinden bazıları şöyledir:
Doğayı ne kadar çok incelersem, Yaratıcı’nın eserleri karşısında inancım o kadar çok artıyor.38
Bilim insanı Allah’a götürür. 39
Sir William Huggins (1824-1910)
Hem iyi bir astronom, hem de inançlı bir bilim adamı olan Huggins, yıldızların, çoğunlukla dünyada bulunan elementlerin yanı sıra hidrojen de ihtiva ettiklerini keşfetmiştir. Huggins aynı zamanda evrenin genişlemekte olduğunu açık bir şekilde ortaya koyan Doppler etkisini (yıldızların birbirinden uzaklaştıkça kırmızıdan maviye doğru bir ışık saçması) ilk defa tanımlamıştır. 43
William Thompson (Lord Kelvin) (1824-1907)
Lord Kelvin, dindarlığı ile tanınan zamanının önde gelen fizikçilerinden birisidir. Matematiğe ve fiziğe yaptığı katkıları ve keşifleriyle bilim çevrelerinin saygısını kazanmıştır. Lord Kelvin, hidrojen ve helyumu sıvılaştırmak için başarılı bir metot geliştiren ilk kişidir. Isı ile ilgili buluşları nedeniyle, ısı derecelerine bugün “Kelvin derecesi” denmektedir. Ayrıca, termodinamiği resmi fizik kuralı haline getirerek, birinci ve ikinci kanunlarını kesin bir şekilde formülleştirmiştir.
Lord Kelvin’in Allah’a olan inancını ifade eden sözlerinden birkaç örnek şöyledir:
Hür düşünen insanlar olmaktan korkmayın. Eğer derin düşünürseniz, bilim aracılığıyla Allah inancına yönelirsiniz.40
Hayatın kökenine baktığımızda, bilim, kesin bir şekilde o Büyük Kudret’in varlığını onaylar.41
J.J. Thomson (1856-1940)
Elektronun varlığını ilk ortaya çıkaran (1897) J.J.Thomson, Cambridge Üniversitesi’nde fizik profesörüydü. Güçlü bir inancı olan Thomson’un, bilimin ulaştığı sonuçların Allah’ın varlığını gösterdiğini ifade eden sözleri şöyledir:
Bilim kalesinin yüksek zirveleri Allah’ın muhteşem işlerini gösteriyor.42
Joseph Clerk Maxwell (1831-1879)
Maxwell, kısa ömrüne rağmen bilime çok önemli katkıları olan büyük bir bilim adamıdır. Modern fiziğin kurucularından kabul edilen Maxwell, ışıkla elektriğin birbirleriyle bağlantılı olduğunu göstermiş, ışık, elektrik ve manyetizmayı tek bir denklem halinde ifade etmeyi başarmıştır. Einstein, rölativite teorisinin üzerinde çalışırken Maxwell’in denklemlerinden yararlanmıştır.
Albert Einstein tarafından başarıları “Newton’dan beri fiziğin sahip olduğu en üretken ve gururlu deneyim” olarak nitelendirilen Maxwell, aynı zamanda inançlı bir kişiydi. Evrim teorisine karşı olan Maxwell, Fransız ateist Laplace’ın ünlü “nebula hipotezi”ne ve evrimci bir filozof olan Darwin’in savunucusu Herbert Spencer’e karşı keskin bir itiraz hazırlamıştır.
Yazdığı bir mektupta, inançlı bir bilim adamının çalışmalarını dinin yararı için yapması gerektiğini düşündüğünü belirtmiştir.44
John Strutt (1842-1919)
John Strutt, elektromanyetik dalga hareketi üzerinde çalışmalar yapmış, optik, ses ve gaz dinamiği gibi çeşitli bilimsel konulara da katkıda bulunmuştu. Strutt aynı zamanda argonu ve az bulunan gazları keşfetmiştir. Dindarlığıyla tanınan bilim adamı yayınlanan yazılarının ön sözüne “Allah’ın işleri büyüktür” diye yazmıştı.45
George Washington Carver (1865-1943)
Tarım 1880′li yıllardan itibaren çok önemli bir bilim dalı olmuştur. Carver bu alanda çok önemli keşifleri olan ünlü bir bilim adamıdır.
Carver Allah’a olan inancıyla tanınırdı ve tüm konuşmalarında konuyu Allah’a olan derin bağlılığına getirirdi. Atlanta dergisi ile bir röportajında kendisine bulduğu kil boya ile ilgili bir soru yöneltildiğinde şöyle cevap vermiştir: “Benim tek yaptığım, Allah’ın yarattığını insanların kullanabileceği hale getirmek. Bu Allah’ın eseri, benim değil.”46
Sir James Jeans (1877-1946)
Ünlü fizikçi Sir James Jeans, evrenin sonsuz ilim sahibi bir Yaratıcı tarafından yaratıldığına inanıyordu. Aşağıda Jeans’in inancını açıkladığı bazı sözleri yer almaktadır:
Biz, evrenin bir dizaynı ve kontrol gücünü gösterdiğini keşfettik..47
Evren hakkında yapılan bilimsel bir araştırmanın sonucu tek bir cümleyle özetlenebilir: Evren, bilgisi sonsuz bir varlık tarafından dizayn edilmiştir.48
Albert Einstein (1879-1955)
Çağımızın en önemli bilim adamı olan Albert Einstein aynı zamanda Allah’a olan inancı ile de tanınmaktadır. Bilimin dinsiz olamayacağını savunan Einstein’ın din ve bilimle ilgili bir sözü şöyledir:
Derin bir imana sahip olmayan gerçek bir bilim adamı düşünemiyorum. Bu durum şöyle ifade edilebilir: Dinsiz bir bilime inanmak imkansızdır.49
Einstein, evrenin tesadüflerle oluşamayacak kadar harika bir düzene sahip olduğuna ve evrenin Üstün Akıl sahibi bir Yaratıcı tarafından yaratıldığına inanıyordu.
Yazılarında Allah’a olan inancından sıkça söz eden Einstein için, evrendeki doğal düzenin harikalığı son derece önemliydi. Daha önce de belirttiğimiz gibi, “Dinsiz bir bilim topaldır;”50sözleriyle Einstein, dinle bilimin nasıl ayrılamaz bir bütün olduklarını ifade etmiştir.
Einstein, “Tabiatı araştıran herkesin içinde bir çeşit dini saygı”51 olduğunu belirtmiş ve şöyle demiştir:
Bilimle ciddi şekilde uğraşan herkes tabiat kanunlarında bir ruhun, insanlardan daha üstün bir ruhun olduğuna ikna olur. Bu yüzden bilimle uğraşmak, insanı dine götürür.52
Einstein’in dine bakış açısını, aşağıdaki sözlerinde de görmek mümkündür:
Din duygusu ne zaman kaybolsa, bilim, ilhamı olmayan bir deneyciliğe dönüyor.53
George Lemaitre (1894-1966)
George Lemaitre evrenin yaratılışını ifade eden Big Bang teorisini ortaya atmıştır. Lemaitre, evrenin bir başlangıcı ve sonu olduğunu, bunun da pek çok insanın Allah’a inanmasında önemli bir rol oynadığını savunmuştur. Aynı zamanda bir din adamı olan Lemaitre, dinin ve bilimin insanlığı aynı gerçeklere ulaştıracağına inanıyordu.54
Sir Alister Hardy (1896-1985)
Hardy, modern okyanus biliminin kurucusudur. İnançlı bilim adamlarını, dine yaptıkları hizmetler nedeniyle ödüllendiren Templeton Vakfı, 1985 yılında bilim yoluyla dine ulaştığı ve bu konuda yaptığı çalışmalar nedeniyle Hardy’i ödüllendirmiştir.55
Wernher von Braun (1912-1977)
Wernher von Braun, dünya çapında tanınan en popüler uzay bilimcilerden biridir. Wernher von Braun, II. Dünya Savaşı sırasında ünlü V-2 roketlerini geliştirerek Alman roket mühendisliğine önderlik etmiştir.
NASA’nın direktörlüğünü de yapan Dr. Braun, aynı zamanda güçlü bir inanca sahip dindar bir bilim adamıydı. Yaratılış ve doğadaki tasarım için şöyle demişti:
İnsan eliyle uzayda uçmak şaşırtıcı bir başarı ama uzay, kapılarının çok az bir kısmını insanlara açıyor. Bu delikten evrenin geniş esrarına bakmak, Yaratıcı’ya olan kesin inancımızı onaylıyor. Evreni var eden üstün bir Aklı tanımayan bir bilim adamını ve gelişen bilimi reddeden bir din adamını anlamakta güçlük çekiyorum.56
Wernher von Braun, Mayıs 1974′te yayınlanan bir makalesinde şöyle diyordu:
İnsan, tasarım ve amaç olmadan, evrenin kanunu ve düzeni ile bırakılamaz. Evrenin ve onun barındırdığı herşeyin şaşırtıcı yönlerini daha iyi anladıkça, zaten bu amaçla yaratılan tasarımda hayrete düşülecek çok daha fazla neden bulmuş olduk… Tek sonuca inanmaya zorlanmakla -yani evrendeki herşeyin tesadüfen oluştuğuna inanmaya zorlanmakla- bilimin tarafsızlığı ihlal edilmiş olur… Rasgele meydana gelen hangi işlem bir insanın beynini veya bir insan gözünün sistemini oluşturabilir?… 57

MÜSLÜMAN BİLİM ADAMLARI


Bilim tarihi incelendiğinde keşifler yapmış, bilimsel gelişmenin öncüsü olmuş bilim adamlarının büyük çoğunluğunun güçlü bir Allah inancına sahip olduğu görülür. Allah inancının bilimsel bilgiyi çok daha ileriye götürmesinin en dikkat çekici örneklerine ise İslam tarihinde rastlamak mümkündür. İslam ahlakı ile yetişen, tüm yaşamlarını ve bilime dair çalışmalarının temelini Kuran ayetlerine dayandıran Müslüman bilim adamları, bugün sahip olunan yüksek medeniyete çok büyük katkılarda bulunmuşlardır.

İslam ahlakının yayılmasıyla birlikte sayıları artan Müslüman bilim adamları modern bilime temel oluşturacak keşifler yapmışlardır. Nitekim İslam tarihine bakıldığında, Kuran ahlakıyla birlikte Ortadoğu coğrafyasına bilimin de girdiği görülmektedir.
Müslüman bilim adamları öncelikle, Batı’da Roma ve Doğu’da başta Çin olmak üzere, diğer devletlerde geliştirilen bilim ve teknolojiyi rehber almış ve önemli kaynakları tercüme etmişlerdir. Bu bilgi birikiminin içinden imani ve teknik anlamda yanlış ve tutarsız olan noktaları çıkartarak, kendilerine fayda sağlayacak duruma getirmişlerdir. İlk adım niteliğindeki bu çalışmalarının ardından, elde ettikleri bilgileri değerlendirip yorumlayarak bilim ve teknolojiye katkıda bulunmaya başlamışlardır.
8. yüzyılda başlayan ve 15. yüzyıla kadar devam eden süreç içinde Müslüman bilim adamları teknik ilimler, tıp, astronomi, matematik ve kimya gibi birçok alanda önemli neticeler elde etmiş, medeniyet ve kültür sahasında kısa zamanda kendilerini tüm dünyaya kanıtlamışlardır. “İslam’ın Altınçağı” ve “İslami Rönesans” olarak da adlandırılan bu dönemde Müslümanlar buluşlarıyla pek çok alanda bilimin gelişmesine katkıda bulunmuş, böylelikle kendilerinden sonra gelen bilim adamlarına yol göstermişlerdir. Howard R. Turner Science in Medieval Islam (Ortaçağ İslam’ında Bilim) isimli kitabında bu dönem hakkında şunları söylemiştir: Müslüman sanatçılar ve bilim adamları, prensler ve işçiler birlikte bütün kıtalardaki toplumları doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen eşsiz bir kültür oluşturdular.128
“Beyt’ül Hikme (Bilgelik Evi)” ve Müslüman Bilim Adamlarının Dünya Tarihine Etkileri
Müslümanlar 7. ve 8. yüzyıllarda yaptıkları fetihlerle, dünyanın o güne kadar benzerini görmediği büyüklükte bir imparatorluk oluşturmuşlardır. 8. Yüzyılda Abbasi Halifesi imparatorluğun başkentini Şam’dan Bağdat’a taşımış ve Batı dünyasında “House of Wisdom” (Bilgelik Evi) ismiyle anılan Beyt’ül Hikme’yi kurmuştur. Beyt’ül Hikme, Müslüman bilim adamlarının yaptıkları ilmi çalışmalar sayesinde, bilim, felsefe, tıp ve eğitim alanında dünya çapında eşi olmayan bir bilim merkezine dönüşmüştür. Eski Roma, Çin, Hint, İran, Mısır, Kuzey Afrika, Yunan ve Bizans uygarlıklarına ait pek çok bilimsel eser Beyt’ül Hikme’de Arapçaya çevrilmiş ve Müslüman bilim adamları bu eserlerdeki bilgileri geliştirerek günümüzdeki pek çok bilim dalının kurucusu ve uygulayıcısı olmuşlardır. Bilim tarihinde bu yüzyıllar Arap bilimi olarak da anılmaktadır çünkü bu dönem boyunca Arapça, dünya çapında bilimin ana dili olarak kabul görmüştür. Ayrıca 756′da Güney İspanya’da Endülüs’te kurulan Endülüs Emevi Devleti’nde Müslüman bilim adamları tarafından yapılan bilimsel ve sanatsal çalışmalar da dünya bilim ve sanat tarihine önemli katkılar sağlamıştır.
Bu konuda Robert Briffault İnsanlığın Gelişimi (The Making of Humanity) adlı kitabında şunları yazmıştır:
Günümüz biliminin Arap bilimine olan borcu şaşırtıcı keşifler ya da devrim mahiyetindeki teorilerden ibaret değildir; bilim Arap kültürüne bundan çok daha fazlasını; varlığını borçludur. Antik çağlarda dünya, bizim gördüğümüz şekliyle, bilim öncesi bir konumdaydı. Yunanlıların astronomi ve matematiği hiçbir zaman tam olarak Yunan kültürünün iklimine alışmamış ithal bilim dallarıydı. Yunanlılar sistemleştirdi, genelleştirdi ve teori haline getirdiler ancak sabırlı araştırma yolları, pozitif bilgilerin birikimi, bilim metotlarının protokolleri, detaylı ve uzun gözlemler, deneysel sorgulama gibi kavramlar Yunan mizacına tamamen yabancı kavramlardı.[...] Yeni bir sorgulama ruhunun, yeni araştırma metodlarının, deney, gözlem, ölçüm metodlarının, matematiğin Yunanlılar tarafından bilinmeyen bir biçimde gelişmesinin bir sonucu olarak Avrupa’da bizim bilim dediğimiz şey ortaya çıkmıştır. Bu ruh ve bu metodlar Batı Dünyası’na Araplar tarafından sokulmuştur.129
Briffault aynı kitabının bir başka bölümünde İslam medeniyetinin Avrupa’ya sağladığı katkıyı da şöyle dile getirmiştir:
Bilim, Arap medeniyetinin modern dünyaya en önemli katkısıdır ancak meyvelerinin olgunlaşması biraz yavaş olmuştur. Mağribi kültürünün karanlıkların içerisine çökmesinden sonra, onun hayata getirdiği devin bütün kuvvetiyle ayağa kalkması fazla uzun sürmedi. Avrupa’yı tekrar hayata döndüren bilim değildir. İslam medeniyetinin çok sayıdaki diğer etkileri ışınlarını Avrupalıların yaşamlarına ulaştırmıştır.130    Bilim tarihinin kurucularından George Sarton ise Müslümanların bilim tarihine olan katkılarını, “Ortaçağ’ın en temel başarısı, deneysel ruhun ortaya çıkışıdır ve bu aslında 12. Yüzyıla kadar Müslümanlar sayesinde olmuştur” sözleriyle ifade etmiştir.131
Oliver Joseph Lodge, Bilimin Öncüleri (Pioneers of Science) adlı eserde, İslamiyet’in yayılışından sonra Arapların bilim tarihinde üstlendikleri hayati rol ile ilgili şunları yazmıştır:
Eski ve yeni bilim arasındaki tek etkin bağ Araplar tarafından oluşturulmuştur. Karanlık çağlar Avrupa’nın bilim tarihinde mutlak bir boşluk olarak karşımıza çıkmaktadır ve bin yıldan fazla bir süre boyunca Arabistan dışında hiçbir yerde kayda değer bir bilim adamı yoktur.132    Kuran’ın ışığında bilime yönelerek günümüze kadar yansımış başarılar elde eden Müslüman bilim adamlarından bazıları şöyledir:
Cabir bin Hayyan (721-805)
Batı bilim dünyasında “Geber” ismi ile bilinen ve en çok tanınan Müslüman bilim adamlarından biri olan Cabir bin Hayyan, Batı bilim dünyasında ortak bir kanaatle “kimyanın babası, kurucusu” olarak kabul edilir.133 Nitekim kimya kelimesinin İngilizce karşılığı olan “alchemy” kelimesi de, Cabir bin Hayyan’ın çalışmalarının neticesi olarak Arapça “al-Kimiya” kelimesinden türemiştir.
Cabir bin Hayyan -atom bombasının üretilmesinden 1000 yıl önce- atomun parçalanabileceğini ve sonucunda büyük bir güç meydana geleceğini ilk söyleyen bilim adamıdır. Bu konuda Hayyan’ın sözleri şunlardır:
“Maddenin en küçük parçası olan “cüz-ü la yetecezza” (atom)’da yoğun bir enerji vardır. Yunan bilginlerinin iddia ettiği gibi bunun parçalanamayacağı söylenemez. O da parçalanabilir. Parçalanınca da öylesine bir güç (enerji) meydana gelir ki, Bağdat’ın altını üstüne getirebilir. Bu, Allahü Teala’nın kudret nişanıdır.134
Cabir bin Hayyan, kimya biliminin hem teorik hem de deneysel alanda büyük gelişme katetmesine vesile olmuştur. Dünyada ilk kimya laboratuvarını kuran bilim adamı olarak tarihe geçmiştir. Önemli kimyasalların sentezini açıklamış; birçok kimyevi maddeyi tespit ederek günümüzde de kullanılan Arapça isimler vermiştir.135 Kimya ilminde kullanılan hassas ölçüm aletlerini yaparak; kristalleşme, damıtma, kalsinasyon, sublimasyon gibi kimyevi teknikleri kimya ilmine kazandırmıştır.136  Sülfürik asit ve nitrik asit gibi birçok asitle birlikte, sodyum karbonat ve potasyumu da bulmuştur.137
Ateşte yanmayan kağıt imalini gerçekleştirerek, çeşitli metallerin kullanılır hale getirilmesi, çeliğin geliştirilmesi, su geçirmez kumaşların verniklenmesi, paslanmanın önlenmesi için altın yaldızlı süsleme yapılması, boyaların ve yağların tespiti gibi alanlarda bir çok buluş yapmıştır.138    Cabir bin Hayyan sadece kimya değil tıp, astronomi, mantık, felsefe, fizik, mekanik gibi bilim dallarında da çalışmalar yaparak bunlarla ilgili eserler vermiştir. Cabir bin Hayyan’ın başta kimya olmak üzere tıp, fizik, astronomi ve felsefe alanında yaklaşık 200-500 arası eser kaleme aldığı bilinmektedir. Ancak bu eserlerin birçoğu sonradan kaybolmuştur, sadece 27 tanesi Latince ve Almanca olarak Nürnberg, Frankfurt ve Strazburg’ta 1473-1710 yılları arasında basılmıştır.
El-Harezmi (780-850)
Zamanının en büyük bilim adamlarından biri olan Ebu Abdullah Muhammed bin Musa El-Harezmi, Batı bilim dünyasında derin etkiler bırakmış bir matematikçi, astronom ve coğrafyacıdır. Harezmi ömrünün büyük bir bölümünde Bağdat’taki Beyt’ül-Hikme’de çalışmıştır. Cebir ve algoritma ilminin kurucusu ve bu ilimlere isim veren İslam alimi olmuştur.139 Harezmi’nin ismi Avrupa’da Latince Alkhorismişeklinde kullanıldığı için, bulduğu metoda “Algoritma” ismi verilmiştir.140
Harezmi, Cebir alanındaki ilk eser olan Kitab’ül Muhtasar fi Hesab‘il Cebri Mukabele’nin (Cebir ve Karşılaştırma Hesapları) sahibidir. Bu eseri şu cümleyle başlar:
Algoritmi şöyle diyor: Rabbimiz ve koruyucumuz olan Allah’a hamd ve senalar olsun.
Günümüzde orijinali Oxford Üniversitesi’nde bulunan kitabında, dünyada ilk kez onlu sayı sistemini açıklamış ve yine dünyada ilk kez denklem kurma yöntemiyle problem çözme şekillerini göstermiştir. Ayrıca söz konusu kitabı daha önce bilinmeyen bir çok yeni terim içermektedir: Kök sayı, tekil, tek sayı gibi.141
Harezmi’nin bu eseri, matematik tarihi bakımından çok önemli gelişmeler için başlangıç olmuş ve 600 yıldan fazla süre boyunca matematik öğrenimi için temel sayılmıştır. Roger Bacon, Fibonacci gibi bilim adamları eseri hayranlıkla incelemişler ve kendi öğretilerinde bu eserden faydalanmışlardır. 1500′lü yılların sonlarına (1598-1599) gelinceye kadar cebir ilminde tek kaynak Harezmi’nin bu eseridir.
Matematiğin yanı sıra çeşitli gözlemevlerinde çalışmalar yürüten Harezmi astronomi ve coğrafya ilimlerinde de eserler vermiştir. Güneş saatleri ve saatler üzerinde yazılmış eserleri bulunmaktadır.142
Harezmi ayrıca yerkürenin bir derecelik meridyen uzunluğunu da ölçmüştür.
Sabit Bin Kurra (821-901)
Sabit bin Kurra, matematik, astronomi ve tıp konularında uzman İslam bilginlerinden biridir. Döneminde tüm bu alanlarda çok büyük gelişmelere öncü olmuş, özellikle geometri ve cebir konusunda yeniliklere imza atmıştır.143 Sabit bin Kurra’nın geometrideki yerinin önemini, Doğu medeniyetleri üzerine çalışan bilim adamlarından Georges Rivoire, “Cebirin geometriye uygulanmasını, Müslümanlara borçluyuz. Bu da 900 yılında vefat etmiş olan Sabit bin Kurra’nın eseridir.” sözleriyle özetlemiştir.
Matematik, astronomi, astroloji, tıp ve çeviri ile ilgilenen Sabit bin Kurra’nın 79 eserinin olduğu bilinmektedir. Bunlardan 21′i tıp, 2′si müzik, geri kalan 25 eser ise matematik ve felsefe ile ilgilidir.
Sabit bin Kurra, sinüs teoreminin tanımını yapmış ve bunu astronomiye uygulamıştır. Ayrıca Pisagor teoreminin genel bir ispatını vermiştir.144 Dünya’nın çevresini 360 meridyene bölünmüş kabul ederek Ekvator’un uzunluğunu hesaplayan ve buna bağlı olarak da Dünya’nın yarıçapını bulan İslam alimidir.145
Sabit bin Kurra, Öklid’in bilgilerini kullanarak cebir konusunda çok daha genel denklemlerin çözümlerini göstermeyi başarmıştır. Carl B. Boyer, A History of Mathematics (Matematikçilerin Tarihi) adlı kitabında, bu usta matematikçi için şunları söylemektedir:
MS 9. yüzyıl Müslüman matematikçilerin altınçağı oldu. Yüzyılın ilk yarısına Harezmi, ikinci yarısına Sabit bin Kurra damga vurdular. Harzemi ile Öklid ‘temelciler’ olarak benzeşir. Sabit bin Kurra ise, Pappus gibi, yüksek matematik yorumcusudur.146
Fergani (IX. yüzyıl)
Dokuzuncu yüzyılda yaşamış, ekliptik eğimini ve Güneş’in de kendine göre hareketli olduğunu keşfeden büyük astronomi ve matematik alimidir. Türkistan’ın Fergana bölgesinden olan Fergani, astronomi, matematik, coğrafya ve mekanik alanlarında deneye dayanan araştırmalar yapmıştır.147 Gök cisimlerinin hareketlerini incelemiş ve Batlamyus’un astronomi biliminde kabul gören iddiaları hakkında, yankı uyandıran yorumlar yazmıştır. Kainatın ve gezegenlerin hacim ve büyüklükleri ile birbirleri arasındaki mesafeleri araştırmıştır. Araştırmaları sonucu yaptığı saptamalar, Batı astronomisinde Kopernik’e kadar değişmez ölçüler olarak kabul edilerek yüzlerce yıl kullanılmıştır.
Fergani’nin araştırmaları sonucu ilk kez Güneş’in de bir yörüngesinin bulunduğu ve kendi etrafında batıdan doğuya doğru döndüğü ortaya konmuştur. Ayrıca 41 yıl boyunca devam eden astronomi araştırmaları sonucunda enlemler arasındaki mesafeyi de saptamıştır.148Fergani’nin en dikkat çeken çalışmalarından biri ise, Güneş tutulmasını önceden belirlemek için keşfettiği yöntemdir. Fergani, 842 yılında bu yöntemle Güneş tutulmasını önceden saptamıştır.149
Fergani’nin astronomi ile ilgili günümüze ulaşan 6 eserinin en önemlisi Cevami’ el-İlmi el-Nücum ve’l-Harekat el-Semaviyye (Astronominin ve Göksel Hareketlerin İlkeleri)’dir. Gök cisimlerinin hareketiyle ilgili bir astronomi kitabı olan bu eserin yazma nüshası Oxford, Paris, Kahire ve Amerika’da Princeton Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.
Astronomi, matematik, coğrafya ve mekanik alanlarındaki çalışmaları bu ilim dallarının gelişmesine ve temellerinin güçlenmesine vesile olmuştur. O devirdeki tüm Türkistanlı alimler ve Avrupalı bilginler üzerinde, Fergani’nin etkisi görülmektedir. Latinceye tercüme edilen eserleri, asırlarca Avrupa üniversitelerinde okutulmuştur. Batı dünyasında Alfraganus ismiyle tanınan Fergani’nin Yer’in çevresine ilişkin bulmuş olduğu değer (yaklaşık 40.253.700 metre), Kristof Kolomb’un Atlas Okyanusu’nu geçerek Hindistan’a ulaşma düşüncesini gerçekleştirmesinde cesaret verici bir rol oynamıştır. Kolomb bu konuda şunları söyler;
Seyahatlerim sırasında Lizbon’dan Gine’ye olan rotayı dikkatlice gözlemledim ve her bir derece için, Alfraganus’un değeri olan 56 3/2 millik değeri buldum. Bu ölçüme güvenmeliyiz.150
El-Battani (859-929)
Matematik, astronomi ve coğrafya alimi Battani’nin, özellikle astronomi alanında pek çok önemli keşfi vardır. Batıda Albategnius olarak tanınan Battani, bugün bile dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü 20 astronomundan biri olarak kabul edilir. Battani 877 yılında kurduğu rasathanede Güneş, Ay ve gezegenlerin haraketlerini incelemiş, bu gözlemlerin hepsini Zic-i Sabi adlı astronomi kataloğunda toplamıştır. Söz konusu katalog, bu konuda yazılmış en geniş ve kapsamlı eserdir.
Ünlü astronom, kendisinden beş yüzyıl sonra gelen Kopernik’in 230 35′ olarak bulduğu Dünya’nın ekliptik eğimini, 230 olarak hesaplamış, günümüzde bilinen açı değerini yaklaşık yarım dakikalık bir farkla tespit etmeyi başarmıştır. Ayrıca bir Güneş yılının 365 gün, 5 saat, 46 dakika ve 24 saniyeden oluştuğunu bulmuştur. Bu keşif günümüz ölçümlerine son derece yakındır. Güneş’in doruk noktasındaki boylamın Ptolemy’nin keşfinden beri 160 47′ arttığını da keşfetmiştir. Bu sonuç, Güneş’in yörünge hareketlerini ve eşzamanlılıkta küçük farklılıkların meydana geldiğini gösteren önemli bir keşiftir.
Matematik alanında Yunan kirişi yerine, sinüsleri kullanan ilk kişidir. Yeni trigonometrinin gerçek kaşifi olarak kabul edilen Battani, çalışmalarında küresel trigonometri üzerine yoğunlaşmış, dik üçgenleri inceleyerek sinüs, kosinüs, tanjant, kotanjant, sekant ve kosekant kavramlarını ortaya koymuştur.151 Astronomi ve trigonometri ile ilgili sayısız eseri vardır. Astronomi konusundaki çalışmaları Rönesans’a kadar Avrupa’da etkili olmuş, astronomi ve trigonometrideki keşifleri bu bilimlerin gelişimine öncülük etmiştir.152
Eserleri Latinceye çevrilen ilk Müslüman bilim adamlarından olan Battani, bilimin gerçek amacını şu esas üzerine inşa etmiştir:
İnsan, Allah’ın (cc) varlığını, birliğini, kudretini ve eserlerinin mükemmelliğini başta astronomi olmak üzere, ilimler sayesinde öğrenebilir. Mesela şu görünen yıldızlar, üstünde yaşadığımız bu Dünya ve Dünya’nın hareketleri Allah’ın (cc) varlık ve birliğinin açık bir delilidir.153
Ebu’l Kasım Zehravi (936-1013)
Cerrahinin başlı başına bir bilim dalı haline gelmesi, Endülüslü Zehravi sayesinde olmuştur. Zehravi kendi dönemine kadar başarılamamış cerrahi içerikli ameliyatlar yapmış, metodlar ve aletler keşfetmiştir. Zehravi, o çağın en yoğun ve en ciddi şekilde tıp bilimiyle uğraşan doktoru olarak kabul edilmektedir. Ününün yayılmasına katkıda bulunan en önemli etkenin, ünlü eseri El-Tasrif olduğu bilinmektedir. İki ciltten meydana gelen ve otuz bölümden oluşan bu kitap, dokuz yüz sayfalık bir eser olup eserin gerçek adı “El-Tasrif Limen Acize ari it Te’lif“tir. Bu eser Batı’da okutulan standart bir ansikolopedi olmuştur. El-Tasrif, cerrahi aletlerin tariflerinin yanısıra bu aletlere ait resimlerin de bulunduğu ilk kitaptır. Sayısı 200′e ulaşan bu cerrahi aletlerin birçoğu daha önce hiçbir ameliyatta kullanılmamış yeni aletlerdir. Zehravi’nin tıp bilimi ile ilgili başarılarından bazıları şunlardır:
-Zehravi, ölü ceninin atılması ve ampütasyon (organ kopmaları) dahil, birçok hassas operasyonu daha mükemmel bir hale getirmiştir.154    -Dönemin cerrahi ile ilgili bilgilerini özetlemiş, tecrübe edinmek için canlı hayvanlar üzerinde ameliyatlar yapılması gibi yeni görüş ve yöntemleri tıp dünyasına kazandırmıştır.
-Tarihte hemofiliyi (kanın pıhtılaşmasının yetersiz olduğu ciddi bir kan hastalığı) ilk açıklayan hekim Zehravi’dir.155    -Leğen kemiği kırıklarının ilk tedavisini yapan kişidir.156
-Böbrek taşlarının nasıl çıkarılacağını da ilk defa Zehravi tespit etmiştir.
-Burun içi etini temizleyip almak için ilk defa senanin adı verilen orijinal bir alet yapmıştır.
-İlk defa fıtık ameliyatını gerçekleştirmiş, ameliyatlarında kendine has anestezi metodlarını uygulamaya sokmuştur.
-Zehravi, çürük dişlerin kırılmadan çekilebilmesi için kurşunla doldurulup çekilmesi fikrini ortaya atan ilk doktor olarak bilinir.
Ameliyatlarda kullandığı aletleri kendisine has bir yöntemle mikroplardan temizledikten sonra kullanmıştır. Bu hijyeni, madde’üs-safra denilen bir maddeden faydalanarak sağlamıştır. Günümüzde yapılan araştırmalar, bu maddenin bakterileri yok eden bir özelliğe sahip olduğunu göstermiştir.
Zehravi’nin hayvan bağırsağını yaraları dikmede ilk defa kullanması Batılı bilim adamları tarafından da kabul edilmiştir. Bugünkü modern steril paketler içerisinde bulunan katkütler Zehravi’den günümüze ulaşmıştır.157    Donald Campbell’e göre: “Avrupa alimlerinin Zehravi ile ilgili dikkatini çeken şey, doğumda cenini kolaylıkla çıkarmasıdır. Onun yöntemi Galen’in metodunu gölgede bırakarak Avrupa’da beş yüz yıl üstünlüğünü muhafaza etmiş ve Hıristiyan Avrupa’nın cerrahi standartlarını yükseltmede etkili olmuştur.”158
İbni Heysem (965-1040)
Ortaçağ’da yetişen en büyük İslam fizikçisi İbni Heysem’dir. İbni Heysem’in ışık konusunda Kitab-ül-Menazır (Optiğin Hazinesi) adlı eseri, Latinceye çevrilerek Batı’da Roger Bacon gibi fizikçilerin araştırmaları üzerinde etkili olmuştur. Eskiden ışığın gözden çıkıp eşyaya gitmek suretiyle görme eyleminin oluştuğu düşünülürken, Heysem tam tersine ışığın eşyadan bize ulaştığını kanıtlamıştır. Görmenin fiziksel açıklamasını ilk kez yapan İbni Heysem olmuştur. Ayrıca matematikçi ve filozof olan İbni Heysem, yüzden fazla eser yazmış ve çağının bütün ilimlerinde otorite kabul edilmiştir.159
Biruni (973- 1051)
İslam dünyasında 10. ve 11. yüzyıllarda yetişmiş olan büyük fen ve din alimi Biruni, dünya bilim tarihinde devrinin en büyük astronomu, matematikçisi, etnografı, tarihçisi ve filozofu olmuştur. Eserleri bugün halen Batı bilim dünyasında kaynak eser olarak kullanılmaktadır. UNESCO’nun 25 dilde çıkardığı Conrier Dergisi 1974 Haziran sayısının kapağında “1000 yıl önce Orta Asya’da yaşayan evrensel deha Biruni; astronom, tarihçi, botanikçi, eczacılık uzmanı, jeolog, şair, mütefekkir, matematikçi, coğrafyacı ve hümanist” ifadelerine yer vermiştir.
Yaşadığı asra Biruni asrı denmesine neden olan ve yaşadığı dönemden asırlar sonra dahi eserlerinden yararlanılan Biruni, yalnızca İslam aleminde değil, tüm dünyada etki uyandırmıştır.160 Aslen Türk olan Biruni, Türklerin İslamiyeti kabul etmeleri neticesinde bu medeniyetin çok geniş sahalara yayılmış olmasından dolayı insanlığın, özellikle ilmi alanda büyük kazançlar elde ettiğini belirtmiştir.
Yer çekimi kanununun İngiliz bilim adamı Newton tarafından keşfedildiği kabul edilse de, bu konuda ilk defa incelemelerde bulunan Biruni’dir. Ayrıca çağımızda henüz sözü edilebilen karaların kuzeye doğru kayma fikrini 9.5 asır önce dile getirmiştir. İçinde bulunduğu çağda Ümit Burnu’nun varlığından ilk bahseden alim olan Biruni, Kuzey Asya ve Kuzey Avrupa’dan da detaylı bilgiler vermiş, ayrıca Kristof Kolomb’dan beş asır önce Amerika kıtasından ve Japonya’dan söz etmiştir.161
Astronomi alanındaki çalışmalarına 995 yılında Güneş’in ve gezegenlerin eğimini saptayarak başlamıştır. Işığın hızının sese nispeten son derece büyük olduğunu kaydetmiştir.162 Biruni trigonometride kosinüs teoremi olarak bilinen ilişkiyi ilk kez ortaya koymuş; geometriyi botaniğe uygulamış; kuşlarla ilgili çok orijinal tespitler yapmış ve çok farklı alanlarda pek çok kitap yazmıştır.
Işığın sesten daha hızlı olduğunu keşfetmiştir. Sıcak su ile kaynar su arasındaki farkları ortaya çıkardığı gibi, ısının metaller üzerindeki genleşme etkisini de keşfetmiştir.163
Kitabü’l-Camahir fi Marifeti’l-Cevahir (Cevherlerin Özellikleri Üstüne) adlı yapıtında, 23 katı cisimle 6 sıvının özgül ağırlıklarını bugünkü değerlerine çok yakın olarak saptamıştır.164 Biruni, izafi (rölati, nisbi) yoğunlukları, mahruti alet dediği ve en eski piknometre (yoğunluk ölçme aleti) denilebilecek bir alet vasıtasıyla belirlemiştir. Gökyüzü ve yeryüzünün çeşitli ayrıntılarını, enlem ve boylamları, kıta ve denizleri göstermek için yedi metre çapında bir küre yapmıştır. Bu çalışmasıyla tarihte Dünya’yı küre üzerinde haritalayan ilk bilgin olma ünvanını kazanmıştır.165 Nihayatü’l-Emakin (Mekanların Sonları) adlı yapıtı, coğrafyadan, jeoloji ve jeodeziye (yerkürenin şeklini tespit ve yeryüzünü ölçme işlemleri) kadar çeşitli konulara değinmiştir.166 Biruni’nin astronomi alanındaki en önemli yapıtı iseel-Kanunü’l-Mesudi (Mesudi Yasalar) adlı ansiklopedisidir. Bu eserde bir çok yeni buluşların yanısıra trigonometriye ait bir bölüm de bulunmaktadır. Batlamyus ve Aristoteles’in kuramlarına karşı çıkarak Dünya’nın durağan değil, dönen bir kütle olduğunu ileri süren Biruni, bilim tarihçilerine göre çağdaş astronominin temellerini atmıştır.
Biruni’nin Allah’a olan inancı
Biruni, Buhara Kütüphanesinde İbn-i Sina ile tanışmıştı. Birbirlerinin bilgilerinden yararlandılar. Buhara bilginleri sağlam bir bilgi alışverişi geleneğine sahiptiler. Bildiklerini diğerlerinden gizlemez, paylaşmayı severlerdi.167
Biruni, cebir, geometri ve coğrafya konularında o konuyla ilgili bir ayet söylemiş, ayette bahsi geçen konunun yorumlarını yapmış, ilimle dini birleştirmiş, ilim öğrenmekteki amacının Allah’ı tanımak ve hakikati bulmak olduğunu dile getirmiştir. Eserleri halen Batı bilim dünyasında kaynak eser olarak kullanılmaktadır.
Biruni, Yeryüzü ve Yıldızlar Hakkında Yasa adlı kitabında yıldız ve gezegenlerin küresel biçimde olduklarını kanıtlamış, Dünya’nın Güneş’in çevresinde Ay’ın da Dünya’nın çevresinde döndüğünü kanıtlayarak Batılı bilginlerden 6 yüzyıl önce bu gerçekleri açıklamıştı.168
Dünya’nın çapını kendi adıyla bilinen ünlü bir yasa ile saptamayı başaran Biruni, yeryüzünün yarıçapıyla ilgili ölçümü sadece 14 kilometrelik bir sapmayla belirlemiştir.169
Biruni’nin Hindistan hakkında çok değerli bilgiler veren Hindistan Tarihi adlı kitabı bütün Batı dillerine çevrilmiş, coğrafya ve tarih bilinginleri için vazgeçilmez bir kaynak olmuştur. Hindistan’da bulunduğu dönemde bir çok Arapça kaynağı Sanskritçeye, Sankskritçe kimi kitapları da Arapçaya çevirerek İslam uygarlığı ile Hint uygarlığı arasındaki ilk kültür köprüsünü kurmuştur.170
Biruni ayetlerdeki hikmetlerden yola çıkarak ilim yapmıştır.
Allah Kuran’daki birçok ayette iman hakikatlerinin önemine dikkat çekmektedir. Fatır Suresi’ndeki ayetlerde iman hakikatlerinden örnekler verilerek şöyle bildirilmektedir:
Allah’ın gökyüzünden su indirdiğini görmedin mi? Böylece Biz onunla, renkleri değişik olan meyveler çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı renkleri değişik ve siyah yollar (kıldık). (Fatır Suresi, 28)
İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da renkleri böyle değişik olanlar vardır. Kulları içinde ise Allah’tan ancak alim olanlar ‘içleri titreyerek-korkar’. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır. (Fatır Suresi, 27-28)
Biruni de ayetlerdeki hikmetlerden yola çıkarak bilimsel gerçeklere ulaşmıştır. Örneğin Dünya’nın en kuzeyinde Güneş’in aylarca doğmadığını, doğduğu zaman da batmadığını, “Sonunda Güneş’in doğduğu yere kadar ulaştı ve onu (Güneş’i) kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu” (Kehf Suresi, 90) ayeti ile açıklamış ve bir lambanın önüne Dünya’yı temsil eden bir küre koyup döndürerek göstermiştir.171
Biruni kitabı için kendisine bir fil yükü altın ve mücevher yollayan Sultan Mesud’a hediyesini geri göndererek “Bu kitabı servet için değil bilim için yazdım,” demiştir.172
İbn-i Sina (980-1037)
Dünyadaki bütün ilim çevreleri tarafından dünyanın gelmiş geçmiş en değerli alimlerinden biri olarak kabul edilen İbn-i Sina’nın, henüz 18 yaşındayken çağının bütün ilimlerini öğrendiği bilinmektedir. Tıp şaheseri olarak kabul edilen ve kısaca el-Kanun olarak tanınan el-Kanun Fi’t-Tıb (Tıp Kanunu) adlı eseri, fizyoloji, hıfzıssıhha (sağlık koruma), tedavi ve farmakoloji (ilaçlarla ilgili bilim dalı) konularına ayrılmıştır. Beş ciltlik ve yaklaşık bir milyon kelimelik büyük bir tıp ansiklopedisi olan bu eser, gerek içeriği gerekse hazırlanış tarzı bakımından, asırlarca dünya tıp literatürüne yol göstermiştir. On üçüncü yüzyıldan itibaren Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulurken, çağın Fransası’nın en meşhur tıp fakülteleri olan Montpellier ve Lauvain Üniversitelerinin de temel ders kitabı olmuştur. Kendisinden sonra, yeni tıbbın doğuşuna kadar Türkçe, Arapça, Farsça ve çeşitli Batı dillerinde yazılmış eserlere kaynaklık etmiştir. El-Kanun’da söz edilen tıbbi bilgilerin büyük bir bölümü bugün dahi geçerliliğini korumaktadır.
Günümüz tıbbına ışık tutan görüşleriyle İbn-i Sina
Batı dünyasında Avicenna ismiyle tanınan İbn-i Sina, tıp dünyasında ilk defa tıp ve cerrahiyi iki ayrı disiplin olarak ayırmıştır. Ayrıca cerrahi tedavinin sağlıklı olarak yürütülmesi için anatominin önemini vurgulamış ve hayati tehlikenin çok yüksek olmasından dolayı tercih edilmeyen cerrahi tedavi ile ilgili örnekler vererek, ameliyatlarda kullanılmak üzere aletler tavsiye etmiştir.
Tıpla ilgili eserleri incelendiğinde İbn-i Sina’nın günümüz tıp dünyası için bile geçerli olan pek çok fikre sahip olduğu görülmüştür. Hatta tıbbi araştırmaları sırasında bazı hastalıkların bulaşmasında gözle görünmeyen birtakım varlıkların etkisi olduğunu, yani “mikropların” varlığını fark etmiş ve bu bilinmeyen varlıklardan eserlerinde bahsetmiştir. Deri altına iğneyi ilk yapan, ameliyatlarda narkoz kullanımını ilk uygulayan, mide ve bağırsak hastalıklarını bilimsel anlamda ilk inceleyen, ruhsal durumların sindirim sistemi üzerindeki etkilerini ilk saptayan, yüz felcinin nedenlerini ilk bulan, mide ve bağırsak kurtlarını ilk tanımlayan, solunum sistemini ilk tanımlayan hekim İbn-i Sina idi.173
Hekimlerin piri
Matematik, astronomi, geometri alanlarında geniş araştırmaları olan, “hekimlerin piri” olarak kabul edilen İbn-i Sina, çoğu fizik, astronomi ve felsefeyle ilgili olarak 150 civarında eser yazmıştır. Isaac Newton’dan 500 yıl önce fizik dinamiğinin ilk yasasını Şifa adındaki 18 ciltlik ansiklopedisinde açıklayan İbn-i Sina’nın çalışmaları, tıbbın yanı sıra matematik, fizik, metafizik, teoloji, ekonomi, siyaset ve musiki konularını da içermektedir.174 İbn-i Sina, felsefe alanında da gerek Doğu gerekse Batı filozoflarını etkilemiştir. Yapıtları 12. yüzyılda Latinceye çevrilmiş ve bunun ardından da tüm dünyaya yayılmıştır. İbn-i Sina’nın yazdıkları yaklaşık 8 yüzyıl boyunca dünya kütüphanelerinin baş köşelerinde yer almıştır.175
Hazini (1100-1160)
On ikinci yüzyılda Türkistan’da yetişen astronom ve fizikçi Hazini, asıl olarak yerçekimi ve terazilerle ilgili yaptığı çalışmalarla tanınmaktadır.176 Hazini, Newton’dan 500 yıl önce, “her cismi yerkürenin merkezine doğru çeken bir güç olduğunu” söylemiştir.177 Roger Bacon’dan yüz yıl önce de, Dünya’nın merkezine doğru yaklaştıkça, suyun yoğunlaştığı fikrini ortaya atmıştır. Sıvıların yoğunluk ve ısısını ölçebilmek için aerometreyi kullanan ilk kişidir.178 Ayrıca birçok İslam şehrinde kıblenin nasıl bulunabileceği konusunda çalışmalar yapmıştır. Hazini, ışığın kırılma prensiplerini de incelemiş ve gökyüzüne temas eden Güneş ışınlarının Dünya’ya doğrudan doğruya dik olarak değil, kırılarak ulaştığını saptamıştır.
Hazini, kimyasal maddelerin yoğunluk ve özgül ağırlıklarını ölçmek amacıyla icat ettiği hassas terazilerle, kimya biliminin gelişmesine de vesile olmuştur. Kitab Mizanu’l Hikme (Bilgelik Ölçüsü) adlı eserinde, su terazisini bir ölçü aracı olarak tanıtmıştır. İcat ettiği bu teraziye “El-Mizanu’lcami” (Toplayan Terazi) ismini vermiştir. Bu terazi ile yaptığı yoğunluk ve ağırlık ölçümleri, günümüz teknolojisi kullanılarak yapılan ölçümlerle oldukça yakın değerlere sahiptir.179 Hazini, Zic-i Sanacari (Yıldız Kataloğu) adlı eserinde, yıldızlar ve gezegenlerle ilgili bilgilere ve Selçuklu Devleti’nin enlem ve boylamlarına da yer vermiştir. Risale fi’l-Alat’ (Aletler Bilgisi) adlı kitapçığında ise gözlem aletlerini konu almıştır.
İbn-i Rüşd (1126-1198)
Batı dünyasında Averroes ismi ile tanınan Endülüslü felsefe, fıkıh, matematik ve tıp alimidir. En önemli felsefi eseri Tehâfüt-ül Tehâfüt(Çelişkilerin Çelişkileri)’tür. Aristo’nun düşünce sistemini İslam ile kaynaştırmaya çalışmıştır. Batıda Aristo’nun mirasının yeniden keşfedilmesi, İbn-i Rüşd’ün eserlerinin 12. yüzyıl başlarında Latinceye tercümesi ile başlamış ve yapıtları çağlar boyunca Doğu ve Batı düşüncesini etkilemeyi sürdürmüştür. Ondan en çok etkilenenler Musevi bilgin İbn Meymun, Hıristiyan düşünür Akinolu Thomas ve Protestan reformcu Martin Luther olmuştur. Kitapları on cilt halinde İtalya’da basılmış ve hem İtalya hem de Fransa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulmuştur.180
İnsan vücudunu “yaratılışı itibariyle Allah’ın olağanüstü eseri181 olarak gören İbn-i Rüşd “incelemek üzere vücudun kesilip parçalara ayrılması inancı kuvvetlendirir” demiştir.182 Nöroloji ve nörobilim dalında, İbn-i Rüşd, Parkinson hastalığının varlığını ve fotoreseptör özelliklerin retinaya ait olduğunu ortaya koymuştur.183
Fizik alanında ise İbn-i Rüşd, kuvveti; “maddesel bir varlığın kinetik durumunu değiştirmede işin yapılma hızı” olarak tanımlayan ve ölçen ilk kişidir. Ayrıca, “kuvvetin etkisi ve ölçümünün, maddesel olarak dirençli bir kütlenin kinetik durumundaki değişiklik” olduğunu iddia eden ilk kişi de yine İbn-i Rüşd’dür.184
Bediüzzaman Cezeri (1136-1206)
Batılı kaynakların “Çağın Doruğuna Ulaşmış Müslüman Mühendis” diye tarif ettiği Cezeri, Doğu Anadolu’da Diyarbakır Artuklu Sarayı’nda 32 yıl başmühendislik yaptı. Burada ilmi çalışmalar yapan Cezeri, aynı zamanda haberleşme, kontrol, denge kurma ve ayarlama ilmi olan sibernetik ilminin ilk kurucusudur.185 Zamanla gelişerek bilgisayarların ortaya çıkmasına imkan tanıyan bu bilim dalı, insanlarda ve makinelerde bilgi alışverişi, kontrolü ve denge durumunu inceler.186 Cezeri’nin yaptığı sayısız icat bugün bile hayret uyandıracak niteliklere sahiptir.
Cezeri, su saatleri, otomatik kontrol düzenleri, fıskiyeler, kan toplama kapları, şifreli anahtarlar ve robotlar gibi, pratik ve estetik birçok düzeni tasarlayan ve bunların nasıl gerçekleştirileceğini anlatan “El-Câmi’ Beyne’l-İlm ve’l-’Ameli’n-Nâfi fî Sınaâti’l-Hiyel” (Makine Yapımında Yararlı Bilgiler ve Uygulamalar) adlı kitabın yazarıdır. Eserde yer alan bütün şekilleri kendisi çizmiş ve renklendirmiştir. 20. asrın başından itibaren Batı dünyasında büyük ilgiyle karşılanan bu eser, 1974 senesinde Al Jazaris Book of Knowledge of Ingenious Mechanical Devices adıyla Donald R. Rill tarafından İngilizceye çevrildi. Kitabın tercümesine bir önsöz yazan meşhur bilim tarihçisi Prof. White Jr. ise önsözde, birçok keşfin Leonardo da Vinci ve diğerlerinden çok önce Cezeri tarafından yapıldığını belirtmektedir. Kullandığı sibernetik ilmi ile yaptığı üstün makinelere benzer icatlara, Cezeri’nin vefatından ancak 200-350 yıl sonra başka eserlerde rastlanmaktadır.
Cezeri’nin dünyaca ünlü eserinin içeriğinde otomatik cihazlar, robot filler, kendi kendine öten tavus kuşları, otomatik saatler, ele su döken robot insan ve mühendislikle ilgili birçok aletin yapılışı ve işleyişi hakkında bilgiler verilmiştir. Kitapta 50 aracın ayrıntılı tasarımı çizimleriyle birlikte verilmiştir. Bu araçların 6′sı su saati, 4′ü mumlu saat, 6′sı ibrik, 7′si eğlence amaçlı kullanılan çeşitli otomatlar, 3′ü abdest almak için kullanılan otomat, 4′ü kan alma teknesi, 6′sı fıskiye, 4′ü kendinden ses çıkaran araç, 5′i suyu yukarı çıkartan araç, 2′si kilit, 1′i açıölçer, 1′i kayık su saati ve Amid kentinin kapısıdır. Cezeri, bu araçları geliştirmekle kalmamış bu araçlarda kullanılan özel parçaları da çok daha dakik ve hassas hale getirmiştir.
İbn-i Baytar (1199-1248)
Botanik, tıp ve eczacılık bilimlerinde önemli bir yere sahip olan İbn-i Baytar, Ortaçağ’ın en büyük botanikçisi ve eczacısı olarak bilinir. Tıp Ansiklopedisi, Tuhaf Filler, Diskorides Açımlaması, İlaçlar ve Besinler Ansiklopedisi‘ni yazmıştır. İbn-i Baytar hayatı boyunca yaptığı yolculuklarda şifalı otlarla ilgili derin bir bilgiye sahip olmuştur. Bu bilgileri Baytarname olarak da tanınan İlaçlar ve Besinler Ansiklopedisi‘nde biraraya toplamıştır. Bu eserde 200 tanesi daha önce hiç tanımlanmamış olmak üzere, diğer alternatif bitkilerin yerine kullanılabilecek toplam 1400 medikal bitkinin tanımını yapmıştır. Tamamen modern metotlarla kaleme aldığı bu kitabında, hangi bitkilerden hangi ilaçların yapılabileceğini anlatan İbni Baytar bunları alfabetik olarak da düzenlemiştir. İlaçların isimlerinin Arapça, Grekçe, Farsça ve İspanyolcalarını da vermiştir.187
Avrupa’nın Rönesans çağlarında Avusturyalı doğubilimci Zontheimer, Baytar’ın İlaçlar ve Besinler Ansiklopedisi kitabını Latinceye çevirmiştir. Bu kitap 19. yüzyıla kadar Batı üniversitelerinde kaynak olarak kullanılmayı sürdürmüştür.
Nasiruddin et-Tusi (1200-1273)
Mühendislik ve uzay çalışmalarına yenilikler getiren, trigonometriyi ayrı bir bilim dalı haline getirerek geliştiren büyük bir matematikçidir. Öklit’in “Prensipler” adlı 13 ciltlik kitabının açıklamasını ve eleştirisini yapmıştır.
Nasiruddin et-Tusi, bazı mühendislik problemlerini cebir yoluyla, bazı cebir problemlerini de mühendislik yöntemiyle çözerek matematikte yeni sistemler geliştirdi. Matematik alanında Hareketli Küre, Kürenin Açılımı ve Cebir ve Karşılaştırma gibi kitaplar yazdı.188 Tusi’nin, Meraga’da kurduğu gözlemevi kısa zamanda İslam dünyasının en büyük ve en ünlü gözlemevlerinden biri olmuştur.189 Zaman içinde de dünya tarihinin en büyük ve en ünlü gözlem evlerinden biri olarak kabul edilmiştir.
Tusi, Batlamyus’un Macesti adlı kitabını eleştirerek evren için yeni ve daha basit bir kuram geliştirmiş, bu çalışmasıyla da Kopernik’in başarılarına zemin hazırlamıştır. Fizik, mühendislik ve uzay çalışmaları konusunda yaptığı yenilikler, insanlığın bu alanlardaki gelişmesine ışık tutarak yol göstericilik etmiştir. Onun kuram ve kanıtları, günümüzde bile matematik bilginlerinin takdirini toplamaktadır. Nasiruddin Tusi’nin trigonometri ile ilgili kitabı, Batı dünyasında Latince, Fransızca ve İngilizce gibi dillere çevrilmiş ve bir çok bilgin, bu kitabı temel alarak yeni teoremler geliştirmiştir.
Amerikalı doğubilimci George Sarton, Nasiruddin Tusi hakkında şöyle demiştir: “Tusi, en büyük Müslüman bilgin ve matematikçilerden biridir.190
El-Kazvini (1203-1283)
Büyük coğrafyacı ve yerbilimci Zekeriya bin Muhammed Kazvini onbeş yıllık bir çalışmanın sonucunda Acaib el-Mahlukat ve Gara’ib el-Mevcudat (Acayip Yaratıklar ve Garip Varlıklar) adlı bir kitap hazırladı. Bu kitap Farsça, Türkçe ve Fransızcaya çevrildi. Kitap iki ana bölümden meydana geliyordu. Birinci bölümde gökyüzü ve uzayla ilgili bilgiler veriliyor, gök cisimlerinin yer ve zamana göre konumları ele alınıyordu. İkinci bölümde ise yerküreyle ilgili temel bilgiler, yeryüzünün jeolojik yapısı, mineraller, bitki ve hayvanlar işleniyordu. Alman araştırmacı Carl Brockelmann’ın “İslam kültürünün en değerli kozmografyası” dediği Kazvini’nin kozmografyası, İslam dünyasında en çok okunan eserlerden biriydi. (Kozmografya: Gök biliminin, matematik ve fiziğin yalnız temel kavramlarından yararlanarak en belli başlı olayları ele alan dalı.)
Acaib el-Mahlukat adlı eserin özelliği, Allah’ın birliği ve yaratılışın birliği üstüne kurulu olmasıdır. Evren, mutlak gerçek olan Allah’ın tecellisidir. Allah’ın “Ol” emri evrendeki herşeyin bir anda var olmasını ve yaratılan canlıların kendi aralarında karşılıklı bir ilişkiye sahip olmalarını sağlamıştır. İslam’a göre insan Allah’ın yaratışındaki hikmeti olabildiğince iyi bir şekilde anlamakla yükümlüdür. Kazvini, insanın, Allah’ın harikulade ve hikmetli yaratışını incelemek, hayretle bunun üstünde düşünmek ve kendisi için mümkün olan en üst seviyede bunu anlamak için gayret etmesinin önemli olduğunu söylemiştir. Bu şekilde, insan, hem bu dünya hem de ahiretin güzelliklerini kazanacaktır.191
Kazvini, Doğu’da ve Batı’da geçmiş bilginlerin ulaşamadıkları bir çok gerçeğe ulaşmayı başarmıştı. Uzay ve coğrafya dallarında uğraşan bir çok bilgin 16. ve 17. yüzyıllara kadar bu kitabı ellerinden düşürmemişlerdir.192 Kazvini’nin en son kitabı Ülkelerin İzleri ve İnsanların Haberleri ise bir tür insanlık tarihidir.
İbn-i Nefis (1213-1288)
13. yüzyılda bilim adına önemli gelişmelere damgasını vurmuş olan bir başka isim de İbn-i Nefis adıyla tanınan Alaeddin Ali ebi’l-Hazam el-Kureyşi’dir.193
Mu’cezü’l-Kanun adlı ünlü eserinde İbn-i Nefis, pek çok tıbbi açıklamada bulunmuştur. Eserinde özellikle kalbin ve solunum yollarının anatomisini inceleyerek; akciğerlerin yapısını ve görevini aydınlatmış, kılcal damarların varlığını ispat etmiştir.194 Eserin en önemli özelliği, İbn-i Nefis’in küçük kan dolaşımını, 16. yüzyıldaki Michel Servetus’tan 3 yüzyıl önce aynen onun gibi tarif etmesidir. O döneme kadar klasik inanç, anatomide septumun (bir organın iki ayrı bölümünü birbirinden ayıran ayırıcı zar veya duvar) geçirgen olduğu yönündedir. Oysa İbn-i Nefis, septumun geçirgen olmadığı görüşünü öne sürmüştür. Nitekim sonraki yüzyıllarda septumun geçirgen olmadığı gözlemlerle ispatlanmıştır.195 İbn-i Nefis, kuşkusuz bu önemli keşfi ile tıp tarihinin en önemli isimlerinden biri olmuştur. Ayrıca İbn-i Nefis, gözün yapısı ile görme olayını inceleyerek bunu modern anlamda açıklığa kavuşturmuştur.
İbni Batuta (1303-1378)
Büyük bir gezgin olan Batuta gittiği yerlerde yaşadığı ve gördüğü her şeyi defterine kaydetmiştir.
Batuta ileri yaşlarında iki yıl çalışarak üç kıtaya yaptığı yolculukta gördüklerini yazıya dökmüştür. Onun gezisi ile öğrenilenler Marco Polo’nun gezisinden öğrenilenlerden kat kat fazladır. Batuta’nın ölümünden 500 yıl sonra doğubilimciler onun gezileriyle ilgilenmeye başlamış ve kitabını Latince, İngilizce, Fransızca ve Almancaya çevirerek olayları yorumlamışlardır.
İbni Haldun (1331-1406)
İbni Haldun, sosyoloji (toplumbilim)’in kurucusu olarak kabul edilir. Deneyimleri ve öğrendikleri sayesinde beş ay gibi kısa bir sürede yazdığı Tarihin Önemi Hakkında Mukaddime adlı eseri yalnız toplum biliminin değil, tüm sosyal bilimlerin temelini atan bir kitap olmuştur.
Dünyanın en tanınmış kitaplarından biri haline gelerek “İbn Haldun’un Mukaddimesi” olarak anılmıştır. Bu kitapta insanlık tarihini etkileyen sosyal gerçekler üzerinde durulur.196 İlk gerçek “tarih filozofu” olarak kabul edilen İbni Haldun, tarih felsefesini, ilk olarak, tarihi olaylara dayandıran en dikkat çekici isimlerden biridir.
Kadızade-i Rumi (1337-1421)
Matematik, astronomi ve fıkıh alimi olan Kadızade-i Rumi, Semerkand’da Timur Han’ın torunu olan Uluğ Bey’in hocalığını yaptı.197 Uluğ Bey de hocası Kadızade’ye büyük önem verip, onun için bir medrese ve rasathane yaptı. Kadızade-i Rumi, bu rasathanede yaptığı gözlemler neticesinde, eski Yunan bilginlerinin elde ettiği birçok bilginin hatalı olduğunu saptadı. Astronomik cetvel ve tabloların tekrar düzenlenmesiyle yakından ilgilendi. Bu nedenle Kadızade’den zamanın en ciddi ve gerçek astronomu olarak bahsedilir.
Kadızade-i Rumi’nin en dikkat çekici çalışmalarından biri de, sinüs 1′i hesaplamasıdır.198
Risale fi İstihrac il-Ceyb Derece Vahide (Birinci Dereceden Çıkarma Üstüne Risale), Şerh-i Eşkâl üt-Tesis (Eşkâl üt-Tesis Açıklaması),Muhtasar fi’l Hisap (Hesap Özeti) gibi önemli eserleri vardır. Fethullah Şirvani ve Ali Kuşçu gibi ünlü bilginler de Kadızade-i Rumi’nin öğrencilerindendir.
Mahmut Şirvani (1375-1450)
Osmanlı tıbbının, ilk hekimlerinden biri kabul edilen Şirvani yaşadığı dönem boyunca 11 tane eser kaleme almış ve tüm eserlerini dönemin devlet büyüklerine ithaf etmiştir.199    Fatih Sultan Mehmet’e ithaf edilen son eseri ve eserleri arasında en önemlisi olan Mürşid, Osmanlı tıbbında göz hastalıklarına ait en hacimli eser olarak bilinmektedir.200
Yazdığı bir başka eser olan Tuhfe-i Muradi ise, içerdiği bilgiler nedeni ile Anadolu’da yazılan ilk tıp eserleri listesine alınmıştır. Konu, temelinde kıymetli taşlara dayansa da bu taşların tıpta kullanımının da anlatılmasından dolayı, tarihçiler tarafından bir tıp kitabı olarak kabul edilmektedir.201    Şirvani’nin eserlerinin 4′ü Arapça, 6′sı ise Türkçe olarak kaleme alınmıştır. İlk devir Osmanlı tıbbında bu kadar üretken ikinci bir tıp yazarı yoktur.202
Şerafeddin Sabuncuoğlu (1386-1470)
Eserleriyle Osmanlı döneminde tıp ilminin gelişmesinde katkıda bulunmuştur. Sabuncuoğlu’nun Türkçe yazdığı ilk cerrahi kitabı olanCerrehiyet el- Haniyye, cerrahi müdahaleleri ilk kez minyatürle gösterdiği için tıp tarihinde çok ünlenmiştir.203
Zehravi’nin kitabını geliştererek yazdığı Kitabü’l Tasrif’de aletlerin yanı sıra ameliyatların nasıl yapıldığını gösteren temsili resimler vardır. İlaçlarla ilgili olan Mücerrebname adlı bir eseri daha vardır.204
Akşemseddin (1389-1459)
Tıp, astronomi, biyoloji ve matematikte dönemin ünlü bilim adamı olmuştur. Tıp ile ilgili Türkçe yazdığı Maidet’ül Hayat (Hayat Maddesi) ve Arapça yazdığı Hall-i Müşkilat (Güçlüklerin Halli) ve Risalet-ün Nuriye (Nur Risalesi) adlı tasavvuf kitapları bilinen ünlü eserleridir.205    Maddet-ül-Hayat adlı eserinde, “Hastalıkların insanlarda birer birer ortaya çıktığını sanmak yanlıştır. Hastalıklar insandan insana bulaşmak suretiyle geçer. Bu bulaşma gözle görülemeyecek kadar küçük, fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur.” diyerek bundan beş yüz sene önce mikrobun tarifini yapmıştır.206 Pasteur’un teknik aletlerle Akşemsettin’den dört asır sonra vardığı sonucu, dünyaya ilk defa haber veren Akşemsettin, seratan (kanser) hastalığı ile de uğraşmıştır.
Sultan II. Murat ve II. Mehmet’e yakınlığıyla tanınan Akşemseddin’in, yaptığı ilaçlarla saray ve çevresinde birçok hastayı iyileştirdiği bilinmektedir. Akşemseddin’in son derece büyük önemi olan, iki büyük tıbbi eseri halen tıp literatüründe önemlerini korumaktadır.
Uluğ Bey (1393-1449)
Özellikle astronomi ve matematik ilimlerinde çalışmalar yapan Uluğ Bey, genç yaşına rağmen yaşadığı dönemde ilmi çalışmalara öncelik vermiş ve 1417 yılında astronomi alanında çalışmaları genişletmek için medrese yaptırmıştır.
El Kaşi (ondalık kesir düzenini keşfeden Müslüman matematikçi207) ve Kadızade-i Rumi gibi döneminin en ünlü bilim adamlarını bu medresede toplayan Uluğ Bey, sekiz ondalık kesre kadar doğru olan kesin sinüs ve kosinüs tabloları ve küresel trigonometri formülleri konusunda çalışmalar yapmıştır.
Batılı bilim adamlarının “15. yüzyılın en büyük astronomu” olarak kabul ettikleri Uluğ Bey, astronomi çalışmalarının temelini teşkil eden trigonometri ilmi üzerinde geniş çalışmalar yapmış ve büyük eseri Uluğ Bey Zici’ni yazmıştır. Batlamyus’un yaptığı çalışmadan beri ilk kapsamlı yıldız cetveli olan Uluğ Bey’in Yıldızlar Cetveli XVII. yüzyıla kadar astronomi çalışmalarına kaynaklık etmiştir. Bu eserde 1022 yıldızın adı ve konumu tespit edilmiştir. John Greaves bu kitabın bir kısmını 1648′de Oxford’da basmıştır. İki sene sonra Londra’da birinci bölümü yayınlanmış, daha sonra ikinci baskısı yapılmış ve 1665 yılında Latinceye tercüme edilmiştir. Daha sonra eserin tamamı Fransızcaya tercüme edilmiştir.208 Ayrıca Semerkant gözlemevindeki incelemeler, o zamana kadar kesin doğru olarak kabul edilen Batlamyus’un hesaplamalarındaki birtakım yanlışları da ortaya çıkarmıştır.209
Gözlemevindeki gözlemler sonucu elde edilen veriler, Uluğ Bey’in oldukça doğru bir saptamayla bir yılın uzunluğunu 365 gün 5 saat 49 dakika 15 saniye olarak hesaplamasını sağlamıştır. Uluğ Bey’in ilim dünyasına diğer katkıları ise Güneş’e, Ay’a ve gezegenlere ilişkin elde ettiği verilerdir.210 Batı bilim dünyası, Uluğ Bey’e XV. Asır Astronomu unvanını layık görürken, Milletlerarası Astronomi Derneği de Ay yüzeyindeki bir kratere onun adını vermiştir.211
Ali Kuşçu (1403-1474)
Türk-İslam Dünyası astronomi ve matematik alimleri arasında, ortaya koyduğu eserleriyle büyük bir üne sahip Ali Kuşçu, astronominin önde gelen bilginlerinden olarak kabul edilir. Özellikle bu iki alanda çağının sınırlarını aşacak kadar önemli eğitim ve öğretim çalışmalarında bulunmuştur.
Fatih Külliyesi’nde bir Güneş saati yapan Ali Kuşçu, İstanbul’un enlem ve boylam derecesini belirlemiştir.212 Ay’ın ilk haritasını çıkaran Kuşçu’nun adı bugün Ay’ın bir bölgesine verilmiştir.
Ali Kuşçu’nun astronomi ile ilgili en büyük eserlerinden biri Risale-i fil Heye (Astronomi Risalesi)’dir.213 Matematik ve astronomi alanında büyük bir çığır açan bu eserde gök cisimlerinin Dünyamızdan uzaklıklarına kadar tüm bilimsel detaylar bulunmaktadır. Farsça yazılmış daha sonra Arapçaya çevrilmiş, Batı ilminin Türkiye’ye girmesinden sonra bile astronomi alanında tercih edilen bir kitap olmuştur.
Matematik alanındaki büyük eseri Risale-i Hisap (Aritmetik Risalesi)’dir. Ayrıca çağının en ileri matematik bilgilerini içeren Şerhi Zic-i Uluğ Bey (Uluğ Bey’in Yıldız Kataloğu) adlı esere katkılarıyla ün yapmıştır.214
Risaletül-Fethiye adlı eseri ise 19. yüzyılda, İstanbul Mühendishanesi’nde (İstanbul Teknik Üniversitesi) ders kitabı olarak okutulmuştur. Bu eserde, gök cisimlerinin yere olan uzaklığına yer vermiş; ayrıca Dünya haritasını da kitabının sonuna eklemiştir. Burada yerkürenin eksenindeki eğikliği 230 30′ 17″ olarak belirlemiştir. Bu, günümüz modern astronomi verilerine (230 27′) oldukça yakın bir değerdir.
Molla Lütfi (?-1495)
XV. yüzyılın meşhur matematikçilerden Molla Lütfi, Taz’ifü’l-Mezbah (Sunak Taşının İki Katının Bulunması Hakkında) adlı kitabında kare ve küp tarifleri, çizgilerin ve yüzeylerin çarpımı ve iki kat yapılması gibi geometri konularnıı ele almış ve meşhur Delos problemini incelemiştir.215
Mukbilzade Mümin (XV. yüzyıl)
Osmanlı dönemindeki önemli ilim adamlarından biri de II. Murat döneminde yetişmiş ve iki önemli eser bırakmış olan Mukbilzade Mümin’dir. Mümin, göz hastalıkları konusuna özel ilgi göstermiş olan Şirvani ile birlikte ilk Osmanlı hekimlerindendir.
Yazarın ilk eseri padişaha ithaf edilmiş olan Zahire-i Muradiye‘dir. İkinci eseri Miftahü’n-nur ve Hazainü’s-sürur da aynı şekilde padişaha ithaf edilmiş önemli bir tıp kitabıdır. Kitapta teşhis ve sağlık bilgisinden genel olarak bahsedildikten sonra, göz hastalıklarına dair ayrıntılar anlatılmaktadır.216 Bu önemli eserde, baş ve kafatası yapısı ve hastalıkları, göz hastalıkları, göz kapağı rahatsızlıkları, konjoktiva ve kornea hastalıkları detaylı olarak tarif edilmekte, hastalıklara karşı önlemler ve çözümler anlatılmaktadır.217
Osmanlılarda bütün Darüşşifa vakıflarındaki hekim listelerinde Mukbilzade Mümin‘in isminin mutlaka bulunması dönemin son derece önemli bir hekimi olduğunu kanıtlamakta, aynı zamanda o dönemde göz hastalıklarına verilen önemi de yansıtmaktadır.
Mirim Çelebi (?-1525)
Mirim Çelebi, asıl adı Mahmud bin Mehmed olan, 16. yüzyıl Osmanlı Türkiyesi’nin en ileri gelen astronom ve matematikçilerindendir. İstanbul’da doğmuş, medreselerde okumuş ve Beyazıd’ın şehzadeliği zamanında hocalık yapmış ve önemli makamlarda görev almıştır. Ali Kuşçu’dan sonra Osmanlı döneminde geometrinin ilerlemesi için en çok çalışan kişi Mirim Çelebi olmuştur. Matematiğe ve astromoniye dair birçok eser yazmış, Şifa’el-Eskam ve Dev’el-Alam ve Kitab el- Ta’alim fi’t-tıbb isimli iki Arapça eseri Osmanlı tıbbının gelişmesinde önemli bir yeri olmuştur.
Kadızade ve Ali Kuşçu’nun torunu olan Çelebi’nin en önemli eserlerinden biri Uluğ Bey’in Zic’ine Farsça olarak Düstürü’l-amel ve Tashihü’l-cedvel (İşlemin İlkesi ve Tablonun Düzeltilmesi) adında yazdığı bir şerhdir (açıklama).218 Yazar eserde konuları çok çeşitli şekillerde anlatmış, örneğin 1 derecelik yayın sinüsünü hesaplamak için çok anlaşılır biçimde 5 ayrı çözüm yolu göstermiştir.
Matematik ve astronomi ile ilgili birçok risalesi bulunmaktadır. Mirim Çelebi, Osmanlı ülkesinde astronomi ve matematik ilimlerinin ilerlemesi için en çok çalışan Müslüman bilim insanlarındandır.
Seydi Ali bin Hüseyin (1498-1563)
Seydi Ali Reis olarak da anılan Seydi Ali bin Hüseyin, birçok deniz seferine, özellikle savaşlara katılmış, sonra da Barbaros Hayrettin Paşa’nın hizmetinde çalışmış, astronomi konusunda uzman, büyük bir denizcidir.219
Seydi Ali Reis’in deniz astronomisi ve coğrafyayı gerçekten çok iyi bilen bir bilgin olduğunu gösteren en önemli eseri Kitâbü’l-Muhit‘tir. Eserin içinde, yön bulma, zaman hesabı, takvim, Güneş ve Ay zamanlamaları, pusula bölümleri, çeşitli adaların ve meşhur limanların kutup yıldızına yükseltileri, astronomiye ait bazı bilgiler, rüzgarlar, ulaşım yolları, büyük fırtınalar ve bunlara karşı alınacak tedbirler gibi önemli konular yer almaktadır. Konulardan da anlaşıldığı kadarıyla Muhit, son derece ilmi ve önemli bir eserdir.220
Seydi Ali Reis, aynı zamanda Ali Kuşçu’nun ünlü eseri Fethiye’sini Hulasatu’l-Hey’e adıyla çevirmiş ve eklemeler de yapmıştır. Gökleri sayarken astronomi terimleri katmış, alemin merkezinin yerin merkezi olduğunu ve ağır cisimlerin yerin merkezine doğru düştüklerini ilave etmiştir.221
Yazar, bir diğer eseri Mir’at-i Kainat’da ise Güneş’in yükseltisi ve yıldızların yerleri, kıblenin ve öğle vaktinin belirtilmesi, daire çemberlerinin, sinüs, kiriş ve tanjantların bulunması ve karşı tarafa geçilemeyen bir nehrin genişliğini ölçmek usulü gibi konularda bilgi vermektedir. Konusunda çok önemli bilgiler vermiş ve geride çok değerli eserler bırakmış üstün bir denizci ve astronomdur.222
Takiyüddin (1521-1585)
16. yüzyılın en önemli astronomlarından biridir. Devletten görev almak üzere Kahire’den İstanbul’a gelmiş, matematik bilimindeki ustalığı nedeniyle Sultan’a tanıtılmış ve onun yüksek yardımlarıyla rasathane hazırlanmıştır.223 İstanbul rasathanesini kuran Takiyüddin, gökcisimleri ile ilgili ölçüm yapmak için kullandığı belli başlı dokuz alet inşa etmiş ve bunlar XVI. yüzyılın en mükemmel gözlem araçları olmuştur. Bu araçlardan biri olan “libne” yıldızların meridyen geçişlerini gözlemekte kullanılan bir duvar kadranıdır. Bu aletle o dönemde gökcisimlerinin ekvatoral koordinatlarının saptanması mümkün olmuştur.
Takiyüddin’in en önemli eseri Sidretü’l-Münteha‘dır. Bu eserde Güneş parametreleri üç gözlem noktası yöntemi uygulanarak hesaplanmıştır. Takiyüddin, Tycho Brahe ve Kopernik dışında dünyada bu yöntemi kullanan üçüncü kişidir. Benzer sonuçlara ulaşmalarına rağmen, Takiyüddin’in Güneş parametreleri konusunda yaptığı hesaplamalar 16. yüzyıldaki en doğru hesaplamalar olarak tarihe geçmiştir.
Takiyüddin, eserlerinde “saatlerden” bir astronomik araç gibi bahsetmiştir.224 Bu saatlerin en önemli özelliği dakik olarak, dakika ve saniyeyi verebilmesidir. Avrupa’da dakika ve saniye bulunan bir saatin yapılma tarihi ile Takiyüddin’in bu mekanizmadan bahsetmesi aynı döneme rastlar.
Takiyüddin, Haridetü’d-Dürer ve Feridetü’l-Fikr (İnciler Topluluğu ve Görüşlerin İncisi) adlı küçük bir zic’inde ondalık kesirleri kullanmış ve bu konu hakkında bilgi vermiştir. Bir başka deyişle, ondalık kesirler Avrupa’da tanınmasından çok daha önce, Takiyüddin tarafından sadece tanıtılmamış, kullanılmıştır da.225Takiyüddin’in optik alanındaki çalışmaları da optik biliminin temel bilgileri olmuştur. Optik biliminde elde ettiği yüksek düzey 17. yüzyıla kadar Batıda güncelliğini koruyan temel tartışmalara paralel olmuştur.226 Bütün bunlara bakarak, Takiyüddin’in, dünyada “ilk”leri gerçekleştiren bilginlerden biri olduğu açıkça görülmektedir.
Katip Çelebi (1609-1657)
İstanbullu Katip Çelebi, bir yandan bilimle uğraşırken, bir yandan da devlet büyüklerinin çocuklarına özel ders vermiştir. Arapça, Farsça, Latince bilen Katip Çelebi’nin eserleri, birçok yabancı dile çevrilmiştir. En önemli eseri olan Keşfüz-Zünun, 10.000 İslam yazarının 14.500 eserini birer birer sayan ve içindekileri açıklayan bir bibliyografya sözlüktür. Türkçe yazılmış coğrafya kitaplarının en önemlisi olanCihannüma; çok değerli bir Osmanlı tarihi kitabı olan Fezleke; Türk-Osmanlı denizcilik tarihini anlatan Tuhfetül-Kibar ve dünya tarihini anlatan Takvimüt-Tevarih çok ünlü eserlerinden başlıcalarıdır.227    Coğrafya ve astronomi alanındaki Cihannüma adlı eserinde, Dünya üzerindeki 5 kıtayı 6′ya bölmüş ve hepsi hakkında genel bilgiler vermiştir. (Avrupa, Asya, Afrika, Amerika, Avustralya ve Kutup bölgeleri). Eserde yeryüzünün yuvarlaklığını ispat için çeşitli deliller verilmiş ve Japonya’dan Erzurum’a kadar mevcut olan bütün bitkiler ve hayvanlar tanıtılmıştır. Cihannüma aynı zamanda Osmanlıların üç kıtadaki hakimiyeti, şehir ve kasabaları hakkında hiçbir yerde bulunmayan değerli bilgileri de ihtiva eden ilk ve yegane sistematik coğrafya kitabıdır.228
Hazerfan Ahmet Çelebi (XVII. Yüzyıl)
Kuşların uçuşunu inceleyerek tarihi uçuşundan önce hazırladığı kanatlarının dayanıklılık derecesini ölçmek için, Galata kulesinden kendisini boşluğa bırakarak, kanatlarını hareket ettiren Ahmet Çelebi, boğazı aşmış ve Üsküdar semtine inmiştir. Kendi geliştirdiği takma kanatlarıyla uçmayı başaran ilk insanlardan biri olması ve geniş bilgisinden ötürü halk arasında “1.000 bilim” anlamına “Hazerfan” lakabıyla anılmıştır.
Hazerfan Ahmet Çelebi, bugünkü hava taşıtlarının ilkel şeklini gerçekleştirmiş ve Türk havacılık tarihinin önemli simalarından olmuştur.229
SONUÇ
Bölüm boyunca bilimsel alanda yaptıkları birbirinden değerli çalışmaları ele aldığımız Müslüman bilim adamlarının ortak noktası, Yüce Rabbimiz’in sonsuz ilminin delillerini inceleyip O’nun kudretini daha da iyi kavrayabilmeye verdikleri önemdir. Sadece bir kısmına yer verebildiğimiz bu bilim adamları, yalnızca bilimsel çalışma yapmakla kalmamış, evrendeki detayları gördükçe Allah korkularını artırmak ve insanlara Allah’ın mutlak varlığını tanıtmak için çalışmalarını büyük bir şevkle devam ettirmişlerdir. İlmin bu Müslüman öncüleri, Yüce Rabbimiz’in yarattığı muhteşem mekanizmaları gözler önüne sererken, aynı zamanda tabiatı ilahlaştıran (Allahı tenzih ederiz) batıl dinleri de yok etme amacını gütmüşlerdir. Kuran ayetlerinde yer alan bilgileri incelemiş, bunların sırlarını keşfetmek amacıyla bilimi doğru bir şekilde kullanmışlardır. Kuran’ın bilime yol göstermesini örnek alıp, bu araştırmalardan ortaya çıkan bilimsel bulguları tüm insanların hizmetine sunmuşlardır. Müslüman bilim adamlarının bu öncülüğü, günümüzde tüm Müslümanlar tarafından da örnek alınmalıdır. Bu, Rabbimiz’in yaratış delillerini tüm insanların yaygın şekilde bilmesine ve Allah’ın izniyle din ahlakının yaygınlaşmasında olumlu gelişmelerin yaşanmasına vesile olacaktır.